top of page

Enerji Söyleşileri 4 - Esen Erkan Yıldız

EPAM vek copy.png

Enerji Söyleşileri serimiz ile enerji sektörünün farklı alanlarında faaliyet gösteren uzmanların tecrübelerini bir araya getirmeyi amaçlıyoruz.

 

Dördüncü bölümde GÜNDER Genel Sekreteri Esen Erkan Yıldız ile güneş enerjisi alanında yaşanan son gelişmeleri, enerji sektörünün sivil toplum kuruluşları tarafından görünümünü, sektörde medyanın rolünü, günlük çalışmalarında uyguladığı yöntemleri ve gelecekte enerji ve iklim alanında çalışma yapabilmek için gereken yetenekleri konuştuk.

Transkript

Gökberk Bilgin: Değerli misafirlerimiz, Enerji Söyleşileri'nin bir yeni bölümüne daha hoş geldiniz. Bu bölümümüzde konuğumuz GÜNDER'den Sayın Esen Erkan Yıldız. 

 

Esen Erkan Yıldız: Merhabalar, Hoş bulduk. Gökberk Bey.

 

Gökberk Bilgin: Biliyorsunuz bu etkinlik serimizde bir klasik bir soruyla başlıyoruz. Enerji sektörüne ilginiz nasıl başladı?

 

Esen Erkan Yıldız: Çok teşekkür ederim. Sanıyorum bir 15'inci yılı dolduruyorum sektörde. Ben ekonomi politika ağırlıklı bir eğitim sürecinden geçtim. O sırada biraz da iletişim çalışmalarına merak saldım. Aynı anda radyoculuk yaptım, dergilere yazılar hazırladım. Bir yanda yazı ve bu okuma sevdasıyla enerji sektöründeki dergilere haber hazırlamaya başladım ve okurken bu başladı süreçte. Şanslıydım, o dönem enerji sektörünün de hareketli olduğu 2010'lu yılların başlarından bahsediyoruz. Özelleştirmelerin olduğu, özellikle temiz enerji alanında ihale sürecinin başladığı hareketli bir dönemdi. Enerji sektörüne bir şekilde bu yazma merakı, o konular hakkında girmiş oldum. Sonrasında da zaten bambaşka yerlere, sivil toplum kuruluşlarına derken Avrupa Birliği projelerine uzanan bir süreç oldu. Halen de devam ediyor sizin de bildiğiniz üzere. Ama belki de en önemli buradaki nokta şu olsun: Okurken bir yandan çalışıp sevdiğiniz işleri yapınca bir bakmışsınız enerji sektöründe bir yerlerde kendinizi bulabiliyorsunuz benim gibi.

 

Gökberk Bilgin: Tabii enerji sektörü deyince çok geniş bir alandan bahsediyoruz. Siz yenilenebilir enerji tarafından mı girdiniz en başından beri yoksa süreçle birlikte o tarafa doğru bir yönelim oldu mu? Ve o dönemden itibaren baktığımız zaman o süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle yenilenebilir enerjinin gelişim, olsun, petrol, doğal gaz sektörlerindeki gelişmeler olsun. Güncel konulara daha sonra değineceğiz ama hani başladığınız zamanki perspektifinizden baktığınızda enerji sektöründeki değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Çok güzel bir soru aslında bu noktaya özellikle değinmek lazım. Çünkü her şey bu yeşil enerji sistemlerini geçiş süreciyle bir anda hepimiz iklimi, rüzgarı, güneşi, atıkları konuşmaya başlamadık. Benim sürecimde de özellikle doğal gaz, kömür, hidroelektrik santraller yaptığım haberlerin büyük bir kısmında tüm kaynaklar vardı. Bu da aslında beni enerji sektörüne alıştıran, sektörde neyi sevdiğimi, neyin aslında daha farklı olabileceğini çözmemi sağladı. Şunu söylemek lazım, insan doğduğu günden yetişkin olduğu sürece kadar bazı şeylere daha yatkın malum. Ben her zaman enerjinin yenilenebilir tarafına daha yatkın olduğumun farkındaydım. Ama bunu yazıp çizerken, okudukça, yazdıkça, konuştukça sektör temsilcileriyle bir şekilde piştikçe öğreniyorsunuz. Ama çok sevdiğim bir sürü röportaj ve haberlerim oldu. Bunların arasında yerli kömürcüler da var, ithal kömür santralleri de var. Yeri geliyor doğal gaz sektöründe güzel haberler yaptığımız isimler de oldu. Kayı gazlı LNG'ler o dönemde revaçta olan birçok konu. Ben hepsini birden aslında özümsedim. Çünkü enerji sektörü çok geniş bir alan. Ama özellikle bugünden baktığım zaman geçmişe, yazın alanlarım sevdiğim, ki bir gazeteci gözüyle baktığınız zaman sevip sevmemeniz önemli değil. Objektif bir şekilde bakmanız önemli. Yazılarım her zaman enerji sektörünün bütün kalemlerini kapsamış. Ama çalışma alanlarım da hep biraz daha temiz enerji kaynaklarına doğru çekildi. Sanıyorum onda Avrupa Birliği projeleri, dernek, vakıf alanında çalışmalarım çok baskın geldi. Biz hangi projeyi yazıp yönettiysek hayatımın her dönemindeki çok güzel ekiplerle yaptım bunları her zaman. Onlarla her zaman hep işin yeşil tarafına yönelik şeyler yaptık.

 

Esen Erkan Yıldız: Daha lisanssızlar bu kadar oturumamışken lisanstan muaf elektrik sistemleri için projeler yürütmeye başladık. Bir baktık bu daha yetmedi. Dedik ki bunun farklı bir boyutu olsun, depolama kısmına geçelim dediğim bir yelpaze çok geniş. O sorunun içinde bir doğal gaz ve petrol kısmı vardı. Bugün baktığımız yerden tabii ki bu alan hala çok kor ve bütün gücünü koruyor. Biz her ne kadar bu işin belki de bir yerde lobisi, seveni gibi görünsek de yeşil ekonomi, yeşil enerji desek de bu işin bir gerçekliği var. Her alandan bir anda dönüşüm çıkış mümkün değil. Şu an yaşadığımız politik, ekonomik bütün gelişmeler biz de petrol ve gaz ile ilgili aslında ne kadar bağımlılıklarımızın güçlü olduğunu gösteriyor. İthal enerji kaynaklarına ne kadar bağlı olursanız, politik, ekonomik gelişmelerden de o kadar etkileniyorsunuz. Bundan etkilenmeyen ülke bugün yoktur zaten. Ama bu çağa geldik. Hala savaş konuşabildiğimiz, ne yazık ki acı dolu zamanlar yaşadığımız zaten biliniyor. Bu da yeri geliyor Avrupa ülkelerinde, yeri geliyor ABD'yi, çok büyük ekonomileri ya da Türkiye'yi etkisi altına alabiliyor. Bu bize şunu gösterdi. Tüm kötü tarafları bir yana, temiz enerji kaynaklarına neden ülkelerin ihtiyaç duyacağını çok iyi gösterdi. Çünkü bu teknolojisi dahil artık ithal bir kaynak olarak görünmemeli Bu teknolojiyi artık geliştiren yerli firmalar her ülke de neredeyse var, olmaya da devam edecek.

 

Gökberk Bilgin: Pek çok konuya arka arkaya değindiniz ve savaş döneminin gelmesinden, petrol ve doğal gazın önemini korumasından yenilenebilir enerjinin gelişiminden devam etmesinden bahsettiniz. Geçen sene bu zamanlar COP 26 rüzgârında insanlar yenilebilir enerjinin tamamen arkasında dururlarken bir anda pek çok şey değişmek zorunda kaldı. Güneş tarafından baktığınızda bu süreci nasıl değerlendirdiniz böyle bir krize önden bir tahmininiz var mıydı?

 

Esen Erkan Yıldız: Popülaritesi çok yüksek olan konular enerji sektöründe bir anda aslına bakarsanız parlayıp bir anda sönmeye mahkum aslında. Bir de tabii böyle bir çağda medyanın, sosyal medyanın güç olduğu bir dönemdeyiz. COP 26'ya baktığımız zaman en büyük heyetin Türkiye'den gittiği bir toplantı süreci Glasgow'da. Ve güzel de oldu. Tamam, ilgi çok yoğundu. O bize bir şey anlatıyor. Dünya aslında bunun popülerlik kazanmasına hazır. Ama gerek kapasite, insan kapasitesi gerek. Kurulum gücü olarak. Buna acaba hangi ülke ne kadar yetişebilecek? Bu bir yarış. Günün sonunda bu bir yarış. Baktığımızda biz de söylüyoruz işte şu kadar artacak, yüzde 30'lara çıkacak. Kömürden çıkış politikaları açıklanıyor Avrupa Birliği ülkelerinden tamam. Ama dediğiniz çok doğru. Bir yanda bir savaş iklimi, bir anda ekonomik dalgalanmalar, düşüşler, durgunluklar var. Bütün planlarınız gerçekten bir gün içerisinde bozulabilir. Politikanın sürdürülebilir kılınması böyle bir çağda çok zor. Geçtiğimiz çağlarda da belki zorluklar elbetteki vardı. Savaşlar yine yaşandı. Ama bu çağ çok daha soğuk savaşların yaşandığı bir dönem. Tek bir kelimeyle bile bir sektörü zan altında bırakabilirsiniz. Güneş enerji sektöründe gelişmeler parlak. Muhakkak ki çok güzel duyurdular değil mi? Haberler paylaşılıyor. Geçmişe baktığım zaman bu kadar iklim, rüzgar, güneş, konuşulmadığını hatırladığım dönemler var. Şimdi herkes bu konular hakkında yazıp çizmek, proje üretmek istiyor. Ama bu işte çok bir maddi getiri var gözüyle baktığınızda, ilerlediğinizde bir yerde kesintiye uğruyorsunuz. Bakın bugün güneş sektöründe elbette ki yatırımlar güzel ilerliyor. Popüleritesi yüksek ama sıkıntılar yok mu? Var. Yol çok uzun. Yapılacak çok iş var. Bu nedenle çok ciddi adımlar atılmalı. Birçok EPC firmamız var sektörde, şimdi ben GÜNDER'in de temsilcisi olarak, Esen bir tarafa, konuşmak gerekirse panel üreticilerimiz var. Çok güzel haberler, işler duyuyoruz ama bir o kadar da tedarik zincirinde sıkıntıların olduğu, mesleki anlamda yetersizliklerin olduğu haberler hala gündemimizde. Mevzuatlar da iyileştirmelerin yapılması hala gerekiyor. Mesela rüzgâr çok daha oturmuş bir sektör. Baktığımız zaman güneş yapısı gereği halka daha yakın, kurulumları çok daha kolay ama bir o kadar da ince elenip sık dokuması gereken bir alan.

 

Gökberk Bilgin: Aslında çok farklı alanlara değindiniz ve bunların hepsi ayrı uzmanlık gerektiren alanlar. Pek bu kadar çok şeyi takip etmek için nasıl bir yol izliyorsunuz? Yani güneşten bahsettiğiniz zaman işin finans boyutu var, mevzuat boyutu var, farklı boyutları var. Şimdi işte güneş panellerini üretmek için gereken materyallerin fiyatlarında da ciddi artışlar gözlemleniyor. Pek çok dinamiği bir arada değerlendirip analiz edebilmeniz gerekiyor. Siz nasıl bir çalışma temposunda bunu götürüyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Çok teşekkür ederim bu soru için de. Aslında biz sizle tabii daha önceden tanıştığımız için biraz süreci biliyorsunuz. Ben de bu alanda aldığım eğitim üzerine özellikle iletişim anlamında ekonominin üzerine biraz iletişim biraz da politika katıp okumayı da çok sevmenin sanıyorum bir sonucu olarak özellikle yüksek lisans alanlarında hem çalışırken sizin de yaptığınız gibi hem de eğitime devam ettim. Biraz genetik de var sanıyorum. Biz böyle eğitimi, sürekli öğrenmeyi seven bir aileyiz. O oradan da sanıyorum geliyor. Bir özellikle enerji sektöründe yer aldığım da şunu fark ettim. Hani bazı şeyleri bilmeniz için çok okumanız gerekiyor. Zaten okumayı çok seven bir insan olduğum için yazmak da çok keyif verdiğinden durmadan araştırdım, inceledim açıkçası. Bugün baktığınızda çok fazla güzel yayın var enerji hakkında ve çok fazla güzel yazıların yanında birçok vasat aslında yayın da söz konusu. Bunları da elemek, bilgi kirliliğini yok etmek için biz daha doğru mecralar olmaya çalıştık hep. Çalıştığım ekiplerde sağolsunlar çok güzel gazetecilerle çalıştım. Çok iyi güzel gezdilerde, yurt dışı faaliyetlerinde bir araya geldik ama hep okurken hareket halindeydim. Sanıyorum bu çok önemli bir şey, okurken öğrenmenizi de sağlıyor ama en azından bir kaynak burda sivil toplum kuruluşlarında ki geçmişim sanıyorum. Başladığımda özel sektörden başladım. Enerji sektörü de haber yayın kısmında ama derken bir şekilde ben sivil toplumun bir parçası olmuştum zaten hep üyelik gönüllü çalışmaların içinde bulunuyordum. O yüzden o proje faaliyetleri sürecinde çok fazla şey öğreniyorsunuz. Proje yürütmek aynı zamanda onun iletişim koordinasyonlarını sağlamak hem de etkinliklerini yapmak, sonuç raporlarını çıkartmak bir anda size bir çok şeyi, yeteneği kazandırıyor. Ama şunu söylemek lazım: Ben de her şeyi tabi ki bilmiyorum. Her zaman öğrenmeye devam ediyorum. Sadece enerji sektörüne olan ilgim ekonomiye ve politikaya olan ilgimden kaynağını alıyor diyebiliriz.

 

Gökberk Bilgin: Çok teşekkürler. Tabii şu an çalıştığınız pozisyon itibariyle pek çok firmayı yakından takip etme ve iletişimde kalma gibi bir durumumuz var. Türkiye'ye baktığımız zaman dünyada güneş enerjisi noktasında biz neredeyiz? Ne tarafta avantajlarımız var hangi alanda dezavantajlarımız var, firmalarımız ne durumda, potansiyelleri neler, dünyayla rekabet edebilme noktasında hangi aşamadayız? Bu konuyla ilgili biraz bahsedebilir misin?

 

Esen Erkan Yıldız: Tabii ki. Ben GÜNDER'de 4 yıldır çalışıyorum. Yaklaşık üç yılında Genel Sekreter olarak çalışmaya devam ediyorum. 4 yıl önce başladığımız zaman yine Avrupa Birliği projelerimiz biraz çok proje üreten bir dernek de  olduğumuz için onlarla yola devam ettik. Bir yandan da onları sürdürüyoruz. Ama sizin de dediğiniz gibi GÜNDER 30 yıllık bir dernek ve bu geçmişi de tıpkı TÜREB gibi, rüzgârdaki kardeş derneğimiz gibi, çok fazla aşamalardan geçtik. GüNDER'e bugün baktığımız zaman çok üyeler geldi geçti, inanılmaz süreçler yaşadı. Çünkü belli dönemlerde termal sistemler çok daha etkindi güneş sektöründe. Bugün baktığımız zaman fotovoltaikler yarışta önde. Ama onlar da tabii ki ilerliyor. Ama fotovoltaikler kadar iyi gelecekteki elektrifikasyon anlamında tabii ki durduğu bir nokta var. Bizim için üye profilinizde en önemli kısım aslında bu anlamda bu işin elektrik üretme boyutunda. Panel üreticileri, EPC firmaları, danışmanlık şirketleri, bu işin depolama, AR-GE noktasında çalışanlar, çeşitli belediyeler, kamu kuruluşları ve üniversiteler bizim üye profilimizi oluşturuyor. Çok çeşitli bir alanda olduğumuz zaman ve eski bir dernek olduğunuz zaman herkesi memnun ettiğiniz dönemler bazen azalabiliyor. Biz de tabi ki inişler çıkışlar yaşıyoruz ama şunu her zaman bildik. 4 yıl boyunca GÜNDER'de çalıştığım süreçte güneş sektörü Türkiye'de inanılmaz bir ilerleme kaydetti. Hani biz bugün baktığımız yerde yüzde sekizlere varan bir güneş payı kurulu güçte görüyoruz ki bunun ilerlemesi için de mevzuatların önünün açıldığı, depolamadan tutun hibrit sistemlere entegrasyon olsun diye güneş için çok fazla ilerlemenin katedildiği, tüm kamu kurumların ve aslında özel sektörün özellikle onları da söylemek lazım, değerli akademik temsilcilerin bu işte kendilerini ön plana koyduğu, çalışmalar yaptığı bir süreçten geçiyoruz. Tabi ki bu işin bu kadar popülerlik kazanması bazen sıkıntılar da yaratıyor. Çok fazla EPC firmamız var. Türkiye'deki çoğu EPC firması bizim üyemiz değil.

 

Esen Erkan Yıldız: Orada yanlış anlaşılmaya yer vermek istemem. Birçok EPC, büyük firmalar olsun, küçük firmalar lokalde üyemiz ama bunların işlerinin ne kadar kapsamlı olduğunu, ne kadar iyi iş çıkarttığını gözlemek tabi ki GÜDER'in elinde ama zorlanıyoruz da belli noktalarda. Çünkü şu an inanılmaz bir talep var. Yeri geliyor üreticilerimiz, üretimleri de bazı noktalarda belli koşullarda tedarik de sıkıntılar yaşayabiliyorlar. Bunlar sıkıntılı taraflar ama işinin özünde geldiğimiz noktada dünya da Türkiye çok önemli bir pozisyonda. Her zaman söylüyorum, bazen seminerlere de gidiyoruz. Biz belli noktalarda teknolojiyi kaçırmış, belli zamanlarını geride kalmış ülkelerden biri olabiliriz. Diyelimki sanayi devriminde geriden gelenler olabiliriz ama bu enerji sektöründeki dönüşüm çağında geride kalmamamız için çok iyi adımlar attığımızı düşünüyorum. Bunların gerçeklik kazanması, yarın öbür gün getiririm ve kalkınma olarak memlekete geri dönmesi için çok daha net ve dürüst yatırımlar gerekiyor. Dünyada iyi bir pozisyondayız. Şu örneği vermek isterim: Bugün üreticilerimiz 30'u aşkın firma. Bunun çoğu GÜNDER'de üye kuruluşlarımız ama bir on kadar firmanın fabrika kurmak için çalışmalar yaptığını biliyoruz. Sizlere de gelmiştir bunların haberleri. Burada önemli olan konunun popülaritesi gereği buna yatırım yapıyor olmamak, bunun sürdürülebilir kılınması. Çünkü bizim panel üreticilerimize baktığımız zaman bu işe yıllarını vermiş çok gerçekten emektar insanların fabrikaları olduğunu görüyoruz. Çok ciddi teknolojileri Türkiye'ye kazandıran, Ar-Ge faaliyetleri için önde gelen üniversitelerle çalışan, hocalarla çalışan insanlar bunlar. O yüzden yeni panel fabrikası kurduk, memlekete katkımız olacak demek çok gerçekçi bir bakış olmaz. Bunları sürdürülebilir kılmak lazım. Bugünkü potansiyelle şunu söyleyebilirim size. Fabrikalarımız Avrupa Birliği'nde ihtiyaç duyulan panel arzına hazır durumda. Çünkü onların böyle bir fabrika ve altyapısı yok. Bu çok büyük bir güç. Demin bahsettiğim treni belki yakaladığımız zamanlar var teknolojide ama enerji dönüşümünde Türkiye bunu yakalayabilecek kabiliyete sahip. Evet.

 

Gökberk Bilgin: Bunu duymak çok güzel bir şey. Çünkü hep güneş enerjisi için iki tane büyük problemden bahsederiz. Bir tanesi güneş enerjisinin kesintili olması, diğeri de Avrupa'da fiyatlar zaten ucuzlayacak. Madem ithal ediyoruz, ucuzladığı zaman ithal edelim. Ama sizin söylediğiniz kadarıyla son dönemde yapılan çalışmalarla biz aslında teknoloji konusunda onları yakalamışsınız.

 

Esen Erkan Yıldız: Çok doğru bir noktaya değindiniz. Çünkü şöyle üretim tarafını ve bu işi işte temiz kaynaklardan tüketmek tabi ki güzel. Ama dediğim gibi konuşmamızın başında da iktisadi olarak baktığınız da dengeler çok önemli. Tabi ki tüketelim ama üretelim de ve dışarıya zincirimizi geniş tutalım. Bu ürünleri, teknolojileri Türkiye olarak biz de geliştirelim. Bu gücümüzün de farkında olalım. Sonra tabi ki yine o sırada devam eder çatılar, enerji kooperatifleri, fabrikalarımız neden olmasın? Tüketiciler için zaten çok büyük bir talep var şu an. Bunlar artacaktır. Ama işin teknoloji üretme boyutu Türkiye için çok çok büyük avantaj. Bunu bizim kullanmamız gerekiyor ve şu an iyi gidiyoruz bu anlamda.

 

Gökberk Bilgin: Bir de benim en çok dikkatimi çeken konulardan bir tanesi güneş enerjisinde çok fazla dernek var. Yani farklı alanlarda da olsa benzer işleri yapan insanlar farklı derneklerle kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar. Bu bir iletişim problemi mi yoksa farklı alanlara cevap verebilecek farklı oluşumların olması bir gereklilik mi? Bu sadece Türkiye'de mi? Böyle mevzuatla ilgili bazı problemler aşılamıyor mu? Genel olarak STK'ların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Analiz yeteneğinizin çok iyi olduğunu söylemem lazım. Öncelikle üç nedenin de üçünü aslında koyabiliriz. Türkiye'de dernek, vakıf olmak gerçekten çok zor, işte bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Alandan olduğumuz için çok fazla kurallarla, belgelerle ve yapılması gereken işlerle muhatap oluyorsunuz. Tabi ki sektördeki firmalar da burada bir muhatap ama adı çıkmış dokuza inmez sekize diye bir deyim vardır biliyorsunuz, bizde de var. Şimdi bir kere dernekler de yani her şey bir yana bir lobi faaliyeti de var. Her zaman da bu böyle olacaktır. Dünyada da bu böyle. Yani biz birçok yurt dışından derneğe, birliğe üyeyiz ve bunlara baktığımız zaman onlar da kendi içinde lobi faaliyetleri yapıyor, bizler de yapıyoruz. Ama ülkenin dinamiklerine politikasına belki de insan ilişkilerin, iletişim gücünün kuvvetine göre bu lobi faaliyetleri esneyebiliyor, yeri geliyor katılaşabiliyor. Biz de bunlardan aslında müzdarip belki de birçok dernek oluyoruz. Çok güzel bir şey, renkli bir dernek yapısı olması ama bu kırılımlar biraz da yıpratıcı olabiliyor. Ben şöyle söyleyebilirim. Hani Esen olarak hepsiyle kardeşiz, hepsi ile görüşüyoruz. Birlikte çok işler yapıyoruz. Ama bu sorduğunuz dışarıdan bir gözle bakıp da dediğinizde çok ayrık da duruyoruz. Bunu bu ayrışmanın aslında giderilmesi için siz de fark ettiyseniz güneş sektöründe son özellikle birkaç yılda ortak iş yapmaya çok yöneldik.

 

Esen Erkan Yıldız: Birlikte etkinlikler yapıyoruz. Sizlerle yaptığımız gibi seminerler de yapıyoruz. Herkesin güçlü olduğu noktayı açığa çıkartmasına izin verdik. Diyelim ki bazı dernekler özellikle çok daha büyük işte diyelim ki yatırımlara odaklanan üyeleri çekiyor. Evet, büyük yatırımcılar orada olsun. Bazı dernekler diyelim ki çok daha iyi analiz yeteneğine sahip ve analizleri ile sektöre katkı sunuyor. Evet, bizler de destek oluyoruz onlara. Diyelim ki kimisi belki de bizim gibiler. Avrupa Birliği projeleri yönetmede çok iyi, kadroları bu anlamda gelişmiş. Bunlar da paydaş olmaya özen gösteriyoruz. Gerçekten bu çeşitlenme aslında güzel ama sanılmasın ki biz ayrı gayrı iş yapıyoruz. Bir bakıyorsunuz mevzuatta da herhangi bir şey var. Ortak toplantılar yapıyoruz. Hepimiz oturup neyi nasıl düzeltebileceğimizi konuşuyoruz. Bu bir platform. Yeri geldiğinde herkesin aynı aslında tadı alamayacağı kuruluşlar da oluyorsunuz. Ayrılıyor, başka derneğe gidiyor, vakfa geçiyor. Bunlar normal süreçler. Biraz da gönülden olması lazım. Bu işlerin ama baktığımız zaman sektör dernekleri özellikle enerji alanında hangi alanda olursa olsun yani doğal gaz, kömür, güneş, rüzgâr farketmez. Ticari faaliyetleri olan üyelerdir bunlar. Yani sırf işte doğayla ilgili değil mi, insanları, hayvanları korumakla ilgili dernekler değil bunlar. Kâr maksimizasyonu da olunca konuşmalar, kamuoyu yaratma, belli noktada çatışmalar muhakkak oluyor. O yüzden profillerde başka derneklere kayabilir.

 

Gökberk Bilgin: Peki mevzuat tarafına baktığımız zaman şu anda STK'ların etkisi ne düzeyde? Yani ben çok fazla LinkedIn'den görebiliyorum, işte şu süreçleri biraz daha kolaylaştırsınız pek çok lisanssız şirket girebilse de bir an önce daha fazla şey yapabilsek ya da tüketicilerin kendi içerisinde ticaret yapmalarına olanak sağlayabilecek bir sistem bir an önce kurulsa da buradan faydalanabilsek derken bir taraftan da hani kurulu düzenin de buna uygun bir şekilde de geliştirilmesi gerekiyor. Yani oradaki durumu nasıl bir şekilde değerlendiriyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Aslına bakarsanız özellikle 2019'dan bu yana güneş enerjisi sektöründe çok ciddi yatırımlar oldu. Bunun geçmişi çok çok öncelere dayanıyor. Burada biz gençler olarak şunun altını çizmek lazım: Bu işe gönül verip uzun yıllardır mevzuatlar için uğraşan çok kıymetli temsilciler var. Bu böyle bir anda parmağı şıklatıp da hadi bakalım herkes güneş enerjisine yatırım yapsın, lisanssız da artsın, öz tüketime odaklanalım olmadı. O yüzden onu da isim isim zaten sektöre bakıldığında buradan görülecek insanların çok kıymetli katkılarıyla bu noktaya geldik. Ama GÜNDER gibi derneklerin mevzuatlarda, işleyişte üyeleri ile etkisi çok büyük onu söyleyebilirim. Bugün bile işte taslak yönetmelikleri, görüşler, sunduğumuz veriler ile oturup toplantılar yaptığımız ve bunları için bizzat özellikle buluşmalar ayarlayan, neyi nasıl düze atacağımıza karar verdiğimiz ayda iki üç tane toplantımız oluyor. Diğer derneklerle de buluşuyoruz. Sadece Güneş de olmamakla birlikte bunun hukuksal boyutuyla ilgilenen, lisanssızların haklarını arayan derneklerimiz de var bugün baktığımızda. Bir de işte depolama boyutu için özellikle çalışanlar var. Siz de söylediniz, bugün tabi ki temiz enerji kaynakları, iyi hoş güneş, rüzgâr. Dünyada da çok revaçta. Belki bugünlere gelebileceği 10 yıl önceden kimileri için burun kıvrılarak anlatılan şeylerdi. Bugün ama çok ciddi ilerleyişte. Ama bu çok mevzuat açısından baktığımızda çok derin konular var. Sadece lisanssızların kurulumu değil, bu işin depolama boyutu nasıl olacak? Bir yere koyacaksınız bu tarım arazisi olmayacak. Peki çatı olacaksa o çatı nasıl olacak? Çünkü çok çok çok boyutları ile düşünülmesi gereken yatırımlar bunlar.

 

Esen Erkan Yıldız: Bakın mesela bir rüzgâr yatırımı, ölçek ekonomisi gereği baktığınız zaman dilimi daha büyük yatırımlar, daha büyük türbin sistemleri bir araziye kurduğunuz zaman çok ciddi megavat kurulu gücü size sunar. Güneşte ise küçük küçük yatırımlar, ince ince işlenen o fotovoltaik sistemleri hayal edin ama onun arkasında da yine güvenlik çok ön planda. Haliyle mevzuatları çok ince ince işliyoruz. 2019 öncesi de çok ciddi katkıları oldu ama çatı devrimi 2019'da yaşandı biliyorsunuz mayıs ayından itibaren. Bunlar da iyi gittik. Aksamalar oldu mu? Oldu muhakkak. Ama bugün birçok dernek temsilcisi de bana katılacaktır. Çok güzel Osb'lerin GES seri yatırımlar yaptığı, özellikle OSB'lerin, belediyelerin, üniversitelerin bu yatırımlara evrildiğini görüyoruz. Hanehalkı sayınız o kadar demedik. Buna inmek için tabi ki maddi gücünüzü daha yeterli olması gerekiyor. Her zaman diyoruz işte yurt dışına özellikle Almanya'ya giden sektör temsilcileri Intersolar'a gittiğimizde gördünüz mü çatıları? derler. Biz de istiyoruz ama Türkiye'nin bunu yapabilmesi için ekonomik gücünün hanhalkının daha kuvvetli gelirinin olması, daha rahat soluk alması gerekiyor. İyi noktalar, gizli mevzuat görüşleri sunuyoruz ama çok daha açık verdiğimiz konu var. Beklediğimiz gelişmeler de var ama biraz yavaş ilerliyor. Bunun da altını çizmek lazım. GÜNDER her zaman ama bu mevzuatların sürecinde hakim takipte de yeri geliyor ama tabii ki hep bizim dediğimiz de olmuyor da altını çizmek lazım.

 

Gökberk Bilgin: Tabii şimdi o teknolojilerden bahsettiniz. Sıfırdan yatırım yapmak isteyen bir insan bu konulara çok meraklı, enerji dönüşümünü çok önemsiyor. Siz nerede fırsat görüyorsunuz? Yani sizin yatırım yapma fırsatınız olsaydı nereye yapardınız?

 

Esen Erkan Yıldız: Evet, bu da çok güzel bir soru. Ben kendi alanımda bunu yanıt diye bilirim. Benim baktığım yerden çok geniş bir yelpaze güneşi değil de aslında tamamen bu enerji dönüşümünü mevzubahis yapıyoruz aslında sorunuzda anladığım kadarıyla. Enerji dönüşümü dediğimiz tabir, bütün popüler kültüre girdiği ifadelerin dışında çok geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu bir elektrifikasyon süreci Ama bu süreç size şunu söylemiyor Sürekli elektrik üretin, elektrik harcayın, tüketin demiyor. Bunu daha verimli de kullanın diyor. O yüzden baktığımız yerden herkesin bir anda bu işte çok para var, getiri var deyip yatırımlar yapması, EPC firmaları kurması ya da panel fabrikaları tabi ki açılsın ama deminki biliyorsunuz önceki soruya da atıfta bulunalım. Sürdürülebilir olacaksa açılsın bunlar, devamı gelsin. Bu önemli. Onun altını çizerek söylüyorum. Nerede iyi olduğunuzu iyi görmek lazım. Sizin ekibinizin, aldığınız eğitimin, belki bu işin Ar-Ge boyutunda çok iyisiniz o zaman Ar-Ge yapan firmalarla, akademi ile buluşup iletişim kurup harekete geçmeniz lazım. Çok güzel firmaları var Türkiye'nin. Özellikle teknoparklar da benim de takip ettiğim, iyi yakınlarında çalışan insanların olduğu inanılmaz güzel teknolojilerle uğraşıyorlar. Bunlara el uzatmak lazım. Siz de hani para var, şuraya bir araziye, çatıya GES yapalım ya da şuraya bir tribün koyalımdan öte daha geniş düşünmemiz lazım. Akıllı şebekeler var. Akıllı şebekeler ile dağıtım sistemlerinin gerçekten çok daha net kontrolünü, elektrikteki kaçakların, kayıpların, ulaşım sıkıntıların çözülmesi lazım. Buna evrilebilir, izleme sistemleri, otomasyonlar bunlar çağımızın gerekleri artık dijital dönüşüm aldı başını gitti. Enerjiyi de bu akıllı sistemlere entegre etmek zaten insanların uğraştığı bir alan.

 

Esen Erkan Yıldız: Bunları düşünmek lazım. Ve her şeyden önemlisi siz de söylediniz. Bunlar kesintili kaynaklar. Bunlar her zaman enerji üretebildiğimiz kaynaklar değil. Ama bunu depolama ile çözmeye çalışan pek çok temsilci şu an var. Bunlara destek olmak lazım. Belki de fon olmak, sponsor olmak, gençleri, akademiyi bu anlamda yalnız bırakmamak gerekiyor. Bugün güzel bir örnek vereyim. Burada tarım tarafıyla ilgili olarak çok güzel projeler geliştiriliyor. Bizim de ortağı olduğumuz projeler hayata geçirilecek. Yakın zamanda bunun ile ilgili zaten duyuruları paylaşacağız. O kadar güzel ki. Yani bu kamu da bazen yanlış anlaşılmalara elveren bir konu. Biliyorsunuz işte tarım arazileri, güneş santralleri ile niye mafediyorsunuz? Tarıma elverişli iken böyle bir şey yok. Bu yapılan varsa zaten yanlıştır ama böyle bir santral onaydan nasıl geçmiştir o zaman bunu incelemek lazım. Şu an süreç şöyle ilerliyor. Altta verimli bir arazide çok güzel ürünler üretebilirsiniz. Tarım hızınızı kalkındırıyorsunuz. Üstte de elektiriğinizi üretip, tarımsal sulamasını da bundan yapıyorsunuz. Dünya da şu an bununla uğraşıyor. Türkiye'de de Ar-Ge faaliyetleri buna yoğunlaştı. Şunu söyleyebilirim. Umutlu olmak lazım. Bizde biraz yavaş ilerliyor olabilir bazı şeyler ama çok çok güzel, zeki çalışmalarımız var. Zeka dolu bu insanların fonlaması, parasal bakın maddi ve manevi anlamda diyorum. Yalnız bırakılmaması çok önemli. Yani güneşte çok para var diye bu işe girmek doğru bir bakış açısı değil. Bu işte iyi değilseniz iyilere bırakın onlar yapsın.

 

Gökberk Bilgin: Aslında temelde bu etkinlikleri yapma konumuza getirmiş olduğunuz sohbetimizde biz 2053'deki net sıfır hedefine ulaşabilmek için bugünden eğitim sistemimizi nasıl düzenlemeliyiz ile ilgili bir çalışma yapıyoruz. İnsan kaynağında durum ne? Üniversiteden çıkan birisi şu anda yeterli şekilde gelebiliyor mu? Ben duyduğum kadarıyla pek çok şirket bundan çok memnun değil açıkçası. Yani yeterince gelişemediğinden bahsediyorlar ve adaptasyon sürecinin çok uzayabildiğinden bahsediyorlar. Bunda tabii COVID'in bir etkisi var. Yani uzaktan okuyan bir sürü insan oldu bu süreçte. Ama eğitimde peki nereye odaklanmamız lazım? En çok ihtiyaç duyduğunuz, en çok dikkatinizi çeken şey ne oluyor bu sektörde?

 

Esen Erkan Yıldız: Evet, bu da yine kendi alanımdan baktığımda ben biraz da tabi işin enerji politikaları boyutunda, medya boyutunda, iletişim boyutunda bakıyorum. Ama özellikle Avrupa Birliği projelerinde bu alanda çok fazla çalışıyoruz. Biz de dernek olarak biliyorsunuz mesleki anlamda güneş de nerede eksik var. Biz bu işi nasıl çözeriz kısmına geçmiş yönetimlerden bu yana geçmiş genel sekreterliklerdan bu yana çok fazla uğraş vermiş bir kurumuz. O yüzden bunların da hakkını teslim ederek söylemek gerekiyor. Yaklaşık belki de 8-10 yıldır çok fazla konuşulan, uğraşılan konulardan biri. Sektöre meraklıysanız zaten bir şekilde kendinizi geliştiriyorsunuz okurken. Ama diyelim ki çok fazla da merakınız yok ve siz diyorsunuz ki paramı kazanayım, maaşımı alayım, öyle yaşayıp gideyim derseniz enerji sektörü bu kadar hareketsizliği kaldırabilecek bir sektör değil. Enerji sektörü çok tansiyonu yüksek bir sektör. Şimdi baktığınız yerde özellikle bizim içinde olduğumuz yenilenebilir enerji sektörü için diyorum bir an olsun, buna pazar günleri de dahil ve mevzuatları kaçırmamanız gereken, sürekli takip etmeniz gereken bir sektör. Gözünüz açık olmalı, okumayı sevmelisiniz. Doğru iletişim kurmak için insanları iyi dinlemeniz gerekiyor. Her zaman her şeyi bilemeyebilirsiniz. Sormanız gerekiyor, öğrenmeniz gerekiyor. Sora sora ben de okuya okuya paylaşa paylaşa öğrendim. Burada özellikle, bakın üniversite zamanlarından bugünlere eşit sektörde yer almak istiyorlarsa arkadaşlar biliyorum dersleri ağır, biliyorum hayat çok daha belki üst üste geliyor öğrencilik de finaller, vizeler falan. Ama şunun altını çizmek lazım. En güzel zamanlar o zamanlar en iyi öğrendiğiniz ve beyninizin tabiri caizse sünger gibi bilgiyi çektiği zamanlar o yıllar. O yüzden o dönemlerde belki kariyerinizin nasıl gideceğini bilmeseniz de ne seviyorsanız, hangi sektöre ilginiz varsa ufak ufak ikinci üçüncü yılında üniversiteye alıştıktan sonra başlamak lazım. Kendini sadece derslere adapte edip işte müfredatı tamamlayayım, 4.0 ortalamayı yapayım, hocaların gözüne gireyim gibi değil, çok daha geniş, sizi mutlu edecek perspektifte işler yapmak lazım.

 

Esen Erkan Yıldız: Bakın bir örnek vereyim. Ben enerji sektörünü çok seviyorum ama enerji sektörü dışında çok daha sevdiğim işler de var. Uzun yıllar ben radyoculuk yaptım. Müzik çok sevdiğim bir alan mesela ve her zaman bu alanda çalışmayı çok istemiştim orası ama beni sektöre getirdi bir anlamda. İnanın üniversite yıllarında yaptığınız ufak bir tiyatroda yer almanız bile yarın öbür gün gelecekte neden keyif aldığınızı size anlatacaktır. Türkiye'deki eğitim sistemi buna izin veriyor mu mesela? Sorunuzdan bu da çıkıyor. Buna izin vermediğini çok net söyleyebilirim. Sudan çıkmış balık gibi oluyoruz hepimiz. Biz de mezun olduk. Her ne kadar sektöre alışmaya çalışsam da okurken bir baktım ki çok da zorlandığınız zamanlar oldu. Arkadaşlarımız da zorlanıyor, zorlanacaklar. Hele hepimizi yıprattı. Süreç onlar için ayrıca zor. Kabul ediyorum. Ama okurken şirketlerle temas kurup, bizlerle temas kurup, yeri geldiğinde çat kapı mesela derneğe bile gelenler oluyor. Cesaret çok önemli. Bunlar çok önemli aktiviteler. Bakarsınız sadece derse not ortalamanıza odaklanmamak, hayatta sevdiğiniz şeyleri yazmak, çizmek ve gezmek çok önemli. Bunu da söyleyeyim. Keşfetmek çok önemli, insan tanımak bunlar sizi geliştirecektir. Enerji sektöründeki en büyük problemlerden biri bence iletişimsizliğin olması işte firmaya geliyor not ortalaması. Mesela 3.80, çok iyi mühendis yetişmiş çocuk ama mesela verilen işi anlamayabiliyor? Niye? Çünkü kendini sadece buna odaklamış, sizi dinlemeyi çok da bilemiyor. O yüzden biraz kendinizi rahat bırakıp sakin olmak lazım. O zaman firmalar da sizin özgüveninizi görüp ona göre aslında davranabilir diye düşünüyorum. Çok çok da özel sektör firmalarını sesleniyorum buradan genç arkadaşları da yıpratmasınlar. Kamu da öyle. Sonuç olarak hepsinde bir cevher var. Önemli olan o cevheri açığa çıkarabilmek tabi.

 

Gökberk Bilgin: Enerji sektörüyle ilgili bir çalışma yapmak isteyen birisi aslında çalışmasının daha onbeşinci dakikasına gelmeden birden fazla disiplinde temel şeylere hakim olması gerektiğini görüyor. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Yani eğitim konusunda bir söz hakkı verilse ve hani ne derseniz yapacağız deseler neyi farklı yaparsınız? Üniversitede nasıl bir değişiklik istersiniz?

 

Esen Erkan Yıldız: Kesinlikle disiplinlerarası kavramını, bütün lisans sürecini, iyi ön lisans fark etmez mesleki okullara bunu getiririm. Yani diyelim ki bir çocuk enerji sistemleri mühendisliği okuyor, tamam okusun bunu da öyle bir imkân yaratmak lazım ki bir yandan onu yurt dışında, COVID'den ayrı bağımsız söylüyorum, özellikle Avrupa Birliği projelerinde yaşadığımız süreçlerde biliyorsunuz yurtdışında geziler, diğer kurumlarla, diğer okullarla entegre faaliyetler, gözünü açmak aslında en güzel, net tabiriyle çocuğa dünyayı göstermek. Bunlar çok önemli. Yalnız olmadığını, sadece enerji sistemleri mühendisliğinin enerji üretmekten farklı şeyleri de temsil edebileceğini göstermek. Bugün baktığımızda biz Paris Anlaşması'nı geç de olsa onaylamış bir ülkeyiz. Paris Anlaşması, Paris, Paris deyip duruyoruz ama çocuklar belki bunu bilmiyor. Belki gidiyor çocuk mühendis çıkıyor ama bir kurumun ismi söylendiğinde işte burada da söyleyebiliriz: TEDAŞ, TEİAŞ, EÜAŞ, bunları ayırdığnda hangisi hangi işe hizmet ediyor? Belki de bunları bilmiyor. Her kurumun görev, yetki sorumlulukları neler? Gidip konuşulabilir, oradan temsilciler gelebilir, sektörden eğitimleri özellikle bu TedX konuşmalarını aslında ben de çok beğeniyorum. Bunların müfredatta yeri olsa düşünsenize anfi tiyatroları, öğrencileri yine geliyorlar ama bunlar daha sıklaşsa da sektör temsilcileri bizzat öğrencilerle buluşsa, sadece kariyer günleri aktiviteleri gibi düşünmeyin. Dersleri onlar anlatsa özellikle bu iklimle ilgili meselelerde muhteşem bir öğrenecek süreçler, raporlar var. Bunlar için özellikle eğitimcilerin her yeni çıkan raporu takip edilmesi adına bizim gibi dernekler belki onlara yardımcı olabilir. Dipnotlar, keywordler ya da işte infografikler sizler bizler çıkartabiliriz. Güzel şeyler yapıyoruz ama birbirinden bazen kopuk ilerliyor. Müfredattaki en önemli şey ama çocukları derste boğup sadece not işte vize, ödev, final falan bunlarla uğraşmalarını sağlamak olduğunda bu çocuklar boğuluyor. Onlara hayatı nasıl yaşayacaklarını da göstermesi gerekiyor bence insanların. Biz de buna dahil. Dediğim gibi gezmeden, görmeden, sadece masa başı okuyup, yazıp çalışıp gerçekten doğru bir kariyere gidilir mi emin değilim. Hani hangimiz doğru? Belki herkesin eksiklikleri var bu hayatta ama hiç değilse mutlu olunmaz, öyle söyleyelim.

 

Gökberk Bilgin: Teşekkürler. Tabi siz aslında çok önemli iki tane derginin de editörüsünüz aslında bir tanesi GÜNDERGİ, bir tanesi de Türkiye Enerji Vakfı tarafından çıkartılan Enerji Panorama. Enerji sektörünü aslında anlatan, insanları bilgilendirmeye çalışan konularda da önemli çalışmalar yapıyorsunuz. Buradaki gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Dergicilik aslında bu yayın boyutu benim her zaman en keyif aldığım alan olmuştur. Sivil toplum tarafında özellikle çalıştığınızda çok iyi bir şey değil belki ama demin dedik ki disiplinler arası hareket etsinler arkadaşlar, okusunlar, yazsınlar. İşte bu da o konuya giriyor. Her şeyden biraz yapmanız gerekiyor. Yeri geliyor benim iyi yayıncılık ama ilk yaptığım iş olduğu için sektörde en kıymetlim o aslında. Biz dergiyi ilk çıkarttığımız özellikle Enerji Panorama adına söyleyelim o alanda birkaç dergiden biriydik ve çok kıymetli gazeteci abilerim, ablalarım ile birlikte çıkarttık. Hala çok da güzel çalışmalar yapıyorlar. Ben işi onlardan da öğrendim. Aldığım eğitimin de dışında ve çok ciddi güzel sayılar çıkarttık. Geçen gün bir sebepten yine böyle dataları gözden geçirmem gerekiyordu. Kapaklara bakıyorum yani en iyisi 8-10 yıl öncesinden enerji dönüşümüne dem vuran haberler yayınlar işte bugün baktığımızda bir çok alt işte bu enerji görünüm raporlarının söylediklerine tahminleri veren çok kıymetli konuk yazarlar, akademisyenler içerde çok güzel bir şekilde bugün de yazdığımız yazılar 10 yıl sonra gerçekleştiğinde yüzde 30'lara, yüzde 40'lara vardığında belki yeşil enerji kaynakları diyeceğiz ki doğru şeyler söylemişiz. Çünkü gerçekten bilimsel analiz ve yazılar doğru yapıldıysa gerçeği söyler. GÜNDERGİ, Enerji Panorama aslında bunu yapmaya çalıştığımız yayınlar bizim. Siz de biliyorsunuz, içerideki çoğu insan, çok kıymetli temsilcilerimiz var, yazarlarımız var. Gel görki zaten GÜNDERGİ'de Bilkent ekibi de içerde. Sizlerin de çok kıymetli yazıları var. Ben gurur duyuyorum açıkçası.

 

Esen Erkan Yıldız: Özellikle gençlerin enerjiyle ilgili, iklimle ilgili ve çevreyle ilgili hassasiyetleri, bunların yazıya dökülmesi, doğru çeviriler yapabilmesi, bunları analiz edebilmeleri. Çünkü karşınızda veriler var ama doğru analiz etmezseniz o verilerin, o sayıların hiçbir anlamı olmaz. Okuduğunuz şey sayılardan da ibaret olamaz. Belli bir şey söylemeniz lazım yazıda. İşte GÜNDERGİ'de, panaroma da hep biz bir şeyler söylemeye çalıştık. Sadece reklam ya da basın bülteni kokan yayınlarından olmamak adına yıllardır çalışıyoruz. Var bunlar çok sık şu an. Medya inanılmaz kalabalık. Enerji sektöründe çok güzel yayınlar var ama demin de başta söylemiştim, bilgi kirliliği de çok. Doğru yayınları takip etmek çok önemli burada ama bununla birlikte yapacağız. Bizim de hatalarımız vardır, söyleniyor da bazen yayınlarda bizde de eksiklikler oluyor. Her zaman doğru yapmanız mümkün değil. Hatayı kabul edip doğru haberciliği bir kez daha denemek, bu da mesela genç arkadaşlara aslında önerilerinden biri olabilir. Çünkü yanlış yapa yapa en doğruyu öğreniyorsunuz. Ama güzel gidiyor medya tarafı tek bir anektod dergilerin artık basılı olduğu taraf biraz eskilerde kaldı görünüyor. Siz de etkinliğe başlamadan bir sohbet ettik hatırlarsınız. Ben hala biraz konuya eski kafalı bakıyorum. Çok seviyorum elime alıp okuyabilmeyi kitapları dergileri ama bu iş artık e-dergi boyutuna geçti. Biz de o yüzden dergilerde de görüyorsunuzdur zaten, biraz da bu boyutta hareket ediyoruz. Kağıt çevre tasarruflu davranmak lazım belki de doğrusu da bu. Onu da söyleyelim. 10 yıl önce böyle değildi. Masanın üstünde görmek istiyorlardı dergileri.

 

Gökberk Bilgin: Bu arada hem de bu vesileyle bizim Synergy'de çıkan yazılarımıza da dergileriniz de yer verdiğiniz için Bilkent ekibi olarak çok teşekkür ederiz.

 

Gökberk Bilgin: Hem hocalarımızdan hem arkadaşlarımızdan var yazıları yayınlanan. Onlar da çok mutlu oluyorlar.

 

Esen Erkan Yıldız: Çok çok sağ olsunlar. Emeklerinize sağlık. Her zaman tam destek öyle diyeyim ne zaman isterseniz.

 

Gökberk Bilgin: Çok teşekkürler. Tabi bir taraftan da aslında hani medyadan bahsettiğimizde insanların bir şeyleri çok fazla okuma seviyesi de yavaş yavaş düşüyor. Yani biz özellikle Synergy'de 5-6 yazıyı geçmemeye çalışıyoruz. Çünkü hani okunmayacaktır ya on beş tane yazı eklersek oraya pek bir şey ifade etmeyecektir. İnsanlar en azından 5-6 tane şeyi görsünler ve ondan sonra ilerlesinler diye düşünerek şey yapıyoruz. Doğrudur, yanlıştır bilmiyorum ama haftalık bir yayın için bundan sonra düşünce kuruluşları, raporlarda, infografiklerde ya da işte sosyal medya stratejilerinde ne tarafa doğru evrilecek? Biz şu anda nasıl bir hazırlık yapabiliriz? Bilkent olarak ben hani sizinle özelde görüşüyorum, stratejilerimizi nasıl yapalım diye o konuda da destek veriyorsunuz ayrıca teşekkür ederim. Genel olarak görüşleriniz neler?

 

Esen Erkan Yıldız: Şimdi tabi COVİD'de bambaşka bir hal aldı medya. Seviyorduk tabi ki sosyal medyayı, web sitelerini ama kuvvetle birlikte o yalnızlaşma belki de çekilme halleri, korku tabi ki başta olmak üzere biraz insanların daha bireysel bakmalarını sağladı, neden oldu. O yüzden daha bireysel aktiviteler daha sevilir oldu. Hal böyleyken baktığımda tamam çok güzel dijital işler oldu ama şeyi biraz gözden kaçırdık gibi. Böyle ince eleyip sık okuyup okumaları çok güzel örnek verdiniz, kalın kalın sayfalar çevrilip de böyle üzerine notlar alıp post-itlerde pek bir şey okunmuyor. Biz siz de benim gibi tabi bu işin akademik boyutunda da yer almayı seven biri olduğunuz için, o tezler yazıldığı için biz iyi biliyoruz ki onlar öyle yapılmak zorunda. Mesela okumadan eğitmen o yüksek lisans tezleri, doktora tezleri yapılmıyor. Belki seven insan için tamam ama herkesten sizin gibi vaktini beklemiyorsunuz. Daha az okudukları insanlarım biliyorum. Sosyal medya ne kadar güçlü platform olsa da çok çok bilgi kirliliğine, manipülasyona açık bir yer ve insanlar çok birbirini kırabiliyor. Doğru olmayan bilgiler bir anda yayılabiliyor. Tehlikeli de yerler. O yüzden stratejinin en büyük yanı gerçekten hani çok işte takipçiye ulaşayım, işte on binler, 30 binler beni takip etsin, kurumumu takip etsin. Bu açıdan bakmak bir kere yanlışa götürür. Herkes enerji sektörüyle ya da sizin kurumunuzun yaptığı işlerle alakadar olacak diye bir kaide yok. Olmasın da zaten. Bir konuyu, özeli, bileni, seveni takip etsin ki daha güzel gelişme kaydedilir. Bazen az ve öz olmak doğrudur. Bu anlamda takipçi sayısına odaklanmamak çok önemli. Diyelim ki söyleyecek bir şeyiniz yok. O gün çok da sektörde pek bir şeyde hareket yok, illa bir şey söylemek zorunda değilsiniz. Mesela şimdi sosyal medya uzmanlığı diye bir alan var biliyorsunuz ki bu bir uzmanlık olarak ne kadar meslek olarak seçilir tam bilemiyorum.

 

Esen Erkan Yıldız: İletişim uzmanlığını anlayabilirim ama sadece sosyal medya uzmanlığı biraz böyle sabun köpüğü diziler gibi işlerden olabilir. Bunu yapan arkadaşlara saygı duyuyorum ama kendilerini mesela başka alanlarla da geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bugün Twitter var, Instagram var ama geçmişte Facebook da vardı. Bugün mesela çok fazla kurumlar için ilgi alanı değil, kurumlar için alanı LinkedIn. Kurumlarının özellikle bazılarının işte Instagram, Twitter dediğimiz gibi. Ama bunlar belli zaman sonra belki de yerini başka bir platforma bırakacak. O yüzden daha geniş bakabilmeyi, iletişim mecralarına ve en önemli şey dijital dünyada güzel dijital cihazları kullanabilmek. İyi Instagram kullanıyor olabilirsiniz, çok iyi storyler kullanabiliyorsunuz tamam ama tekrar altını çiziyorum. O gün söyleyecek bir şeyiniz yoksa takipçileri illa her gün ben buradayım demek zorunda değilsiniz. Bir kurumun politikalarını ya da gidişatına bu bakış açısı yakışmıyor. Ama bireysel kullanıcılar için diyecek bir şey yok. Onlar nasıl istiyorsa tabii ki öyle yapacak. Ama kurumsanız ona göre hareket etmeniz şart. Bunu özellikle kendimde yer aldığım kurumların sosyal medya kısmını yönettiğim için söyleyebilirim. Hiç de beni yanıltmadı. Her zaman da doğru tepkiler aldık açıkçası. Çünkü bunlara odaklanmadık belki de dediğim gibi işte Zoom'dur başka bu tarz PR platformu vardır. Bunlarla ilgili pro şeyleri özellikle üyelikleri yapmak, bunları güzel yönetmek bir moderatör değil, birkaç moderatör birden, mesela biz ekipte ofiste 5 kişiyiz, 5 kişi de Zoom'u da kullanabilir, Microsoft Teams'e de girilebilir, muadili de olabilmek küçük ekipler de özellikle çok önemli. İlla her şeyde biri yapmak zorunda değil. Özellikle sivil toplumda bunları söyleyebilirim. Ama ben yine de yüz yüze toplantıları her zaman çok daha sevmişimdir. Umarım COVİD'den tam kurtulup onları da yaparız tekrar.

 

Gökberk Bilgin: Aynen öyle iki ofiste Ankara da olduğu için bizim toplantılarda gerçekleştirebiliriz.

 

Esen Erkan Yıldız: Birleştirip şöyle güzel bir kampüste etkinlik yapmamız lazım iki kurum.

 

Gökberk Bilgin: Kesinlikle. Şimdi son on dakikaya giriyoruz. Katılımcılarımız da misafirlerimiz de chat üzerenden varsa soruları yazabilirler. Siz aslında son soruma kısmen cevap vermeye başladınız. GÜNDER'de bir gününüz nasıl geçiyor? Bu alanda, STK'larda çalışmaya meraklı olan bir insan kendisini nasıl hazırlayabilir? Kısaca ondan bahsedebilir misiniz? Çalışma temponuz nasıl? Nelere dikkat ediyorsunuz?

 

Esen Erkan Yıldız: Tabii ki zevkle. Ben fark edilmiştir, beni tanıyanlar bilirler. Biraz hareketli bir insanım. Biraz çabuk iş de yaparım. Ama işte herkesin genetiği farklı. Bu da sanırım iş hayatıma da yansıyor. GÜNDER'de bir günümüz nasıl geçiyor? Biz GÜNDER'de küçük bir ekibiz. Çok sevdiğim 4 arkadaşım var. Bazen de dışardan çalıştığımız ekiplerle birlikte yakın temasta olduklarımız da 10-15 kişi. Aslında her hafta gördüğümüz, konuştuğumuz diyelim insanlar, ama ofiste beş kişiyiz ben dahil. Küçük tatlı bir ofisimiz var. Her sabah aslına bakarsanız biz biraz sohbetle, kahve terapisi ile güne başlıyoruz. Ama her zaman da böyle yüzümüzde gülücükler atarak, afyonumuz patlayarak da işe gitmiyoruz. Bizim sektörümüz çok yoğun, tansiyonu yüksek bir sektör. Bir bakıyorsunuz gece bir yerlerden mesajlar gelmiş, mevzuatlar değişmiş. Onu yetiştirmek için sabahın erken saatlerinde gidip gerek ekiple gerek tek başıma yazılara başladığım da oluyor. Ama bu tekrar başta söylediğim gibi hareketli bir insan olduğum için beni üzmüyor. Bazen gecelemeniz gerekiyor, hafta sonu gidiyorsunuz. GÜNDER'deki işler her gün aynı ritimde devam etmiyor. Sivil toplumda çalışıyorsanız bazen her işten bir yandan elinden ucundan tutmanız gerekiyor. Günün sonunda WordPress de kullanıyorsunuz. Bakıyorsunuz ki tasarımcının uzun bir işi var. Photoshop ile sizle arkadaşlarınız birden uğraşabiliyor. Aynı anda birçok farklı programı, beceriyi geliştirmek gerekiyor ki bunlar bir anda da olmuyor. Ama işte dernek ya da vakıf bünyesinde çalışıyorsanız hepsinden biraz anlamak gerekiyor.

 

Esen Erkan Yıldız: Bizim ekibin de büyük bir kısmı hepsinden zaten anlayan insanlar. Ama ben özellikle mevzuat tarama, o gün Resmi Gazete okuma, bunlar muhabirlik yıllarımdan beri çok sevdiğim alanlar. Hemen bir resmi gazeteyi açarım, bunu da söyleyeyim. Şey gibi bazen hani açarlar ya haber portallarında. Bizde bir resmi gazeteye bakılır. Muhabir arkadaşlarım da bunu çok iyi anlayacaktır. Bizlik ne var onları bir görürüm. Sonra yazılacak haberler varsa öncesi Solar platformumuz var biliyorsunuz GÜNDER'de yedi günde bir üyelerine giden mevzuat bildirimleri dışında önce onların bir bildirimleri yapılır üyelere, sonrasında da Solarist'e haberleri hazırlarım. Bir haber taraması kesin yapıyorum. Sonra arkadaşlarımız ile yine bir toplanır, o kahve molamızı veririz. Proje işlerimiz çok yoğun bizim dernekte. Projelerde neyi nasıl yapmamız lazım, telefon görüşmeleri, yeri gelince firma gezileri, bir de projelerde biliyorsunuz bütçe yükleri çok ağır. Avrupa Birliği projelerinde neyi nasıl çözeriz onlarla biraz fatura işleriyle geçiyor. Ben tabii derneğin iletişim kısmına bakmanın dışında genel sekreteri olduğum için biraz böyle DERBİS, bakanlık işleri onlarda da yer aldığımdan, biraz da mevzuatın dışında kamuyla irtibat işleriyle geçiyor. Ama her şeyin sonunda çok keyifli geçtiğini söyleyebilirim. Yani özel sektördeki ya da kamu kurumlarındaki çalışma anlayışlarını da gözlediğimde sivil toplumda eğer doğru bir ekiple isiniz gayet mutlu geçiyor günleriniz.

 

Gökberk Bilgin: Çok teşekkürler. Ben son sorumu soruyorum. Resmi gazeteye baktığınızdan bahsettiniz. Peki bu sektörü de daha yakından tanımak isteyenler için başka neye bakmak faydalı olabilir? Düzenli olarak takip ettiğiniz gazete var mı? Yurt dışından kaynaklar da olabilir. Ya da işte şu yazarın kitabını çok beğeniyorum, onu da tavsiye ediyorum diyebileceğiniz önerileriniz varsa onları da duymak isteriz.

 

Esen Erkan Yıldız: Bu işlere merak salmanın da ötesinde öğrencilik yıllarımdan beri ben her zaman dile de yatkın ve dili seven bir insan olmuşumdur. Keşke hatta vaktim olsa çok daha fazla dili öğrensem demişimdir. O yüzden sanırım hep yurt dışı yayınlarını çok okudum. Bu da bana uluslararası anlamda çalışan gazeteleri, dergileri çok tanıttı. Bir anlamda da bizim daha giderlerimizi de aslında onların içerikleriyle, biliyorsunuz, siz de yaptığınız için söylüyorum. Okuyup, analiz edip, çeviriler yapıp geliştirmeye çalıştık ve doğru yollar aldık aslında. Bilkent'de öyle ilerlediği için bunu söyleyebilirim. Bakın mesela Uluslararası Enerji Ajansı zamanında belki fosil yakıtlar için kurulmuş bir ajans olmasına rağmen bugün baktığımızda çok güzel yenilenebilir enerji raporları çıkaran bir kurum. Aynı zamanda çok kıymetli temsilciler var içerisinde. Ülkemizde temsil edilen çok önemli isimler var. Gurur verici. IRENA'yı biliyorsunuz ve yenilenebilir enerji alanında çalışan REN21 diye bir bu kurumlar çok eski kuruluşlar, ISES var biliyorsunuz. Türkiye'deki temsilcisi olarak zaten GÜNDER'de yer alıyor. Çok çok eski bir kurum. Hem termal hem güneş anlamında baktığımızda Uluslararası Enerji Ajansı SHC var, Solar Power Europe var. Bunlar mesela enerji sektörünün özellikle yeşil tarafını takip edenler için vazgeçilmez ajans ve aslında enstitüler çok kıymetli.

 

Esen Erkan Yıldız: Think tanklar var ve bunların başında açıkçası ben EMBER'i saymak isterim. Türkiye'deki temsilcisi Ufuk beyi saymak isterim. SHURA çok güzel yine paydaşlarımızdan biri çok önemli raporlar hazırlıyorlar. Zamanında Değer bey çok kıymetli yayınlar yaptı. Şimdi Alkım Hanım ve ekibine Hasan Bey çok güzel çalışmalara imza atıyorlar. Türkiye de de temsiliyeti olan ECG var biliyorsunuz, European Climate Foundation, onların destekleri de çok kıymetli yeşil enerji için. Türkiye'deki değerli temsilcileri gerek GÜNDER ile gerek birçok kurumla şu an çalışıyorlar. Solarbaba çok da sevdiğim arkadaşlarımdan oluşuyor. Onlar da çok güzel yayınlar yapıyor ve ismini daha unuttuğum çok kıymetli yayınlar, dergiler sektörde gelişiyor. 10 yıl önce bu işler böyle değildi. Bugün baktığımız yerde bunları konuşabilmek, Türkiye'de bu think-tankleri görebilmek gurur verici. Özellikle sizin gibi üniversiteye entegre olmuş düşünce kuruluşları, enerji alanında en önem verdiğim aslında olan siz ve ODTÜ GÜNAM'ı da ayrı tutmak isterim burada. Çünkü onların da çok kıymetli Ar-Ge çalışmaları var. Muhteşem bir ekip de onlar. Bunları takip etmek, onlara ulaşmak LinkedIn den herkese ulaşılabiliyor. Belki genç arkadaşlarımız için özellikle onu söyleyebilirim. Bunlarla irtibata geçmek herkesin aslında enerjide renk katmasını kendine sağlayacak.

 

Gökberk Bilgin: Çok teşekkür ederiz Esen hanım, bu keyifli sohbetimize değerli vaktinize.

 

Esen Erkan Yıldız: Çok teşekkür ediyorum. Umarım sıkmamışızdır. Gücendirmemişizdir kimseyi.

 

Gökberk Bilgin: Yani umarım sıkmamışızdır ama bence gayet keyifli geçti. Barış hocam da teşekkür ediyor. Sanırım soru yok şu aşamada.

 

Esen Erkan Yıldız: Çok sağ olsunlar Barış hocam da her zaman bizi destekler her zaman yazılarıyla. Bu yayınlarla çok teşekkür ederim ben de bütün ekibe ilgileri alakaları için.

 

Gökberk Bilgin: Barış hocamıza da bu konuda biz de teşekkür ediyoruz. Her zaman ne şartlar altında olursa olsun destek veriyor. O olmasaydı biz şu an geldiğimiz noktanın yarısına bile gelemezdik muhtemelen. Ona teşekkür ediyoruz. Size de değerli katılımınız için çok teşekkür ediyoruz. Başka bir sohbette yine bir araya gelmek üzere hoşça kalın. Umarım yüz yüze de size üniversitemizde ağırlarız. Herkese çok teşekkürler, iyi akşamlar.

 

Esen Erkan Yıldız: İyi akşamlar görüşürüz. Çok sağolun.

bottom of page