top of page
Synergy Logo TR.png

Avrupa’da Resesyon Korkusu Hakim - Alperen Ahmet Koçsoy


Küresel ekonomi enerji krizi, tedarik zincirlerindeki bozulmalar ve bunların sonucunda ortaya çıkan enflasyonla sarsılırken, küresel bir durgunluk ihtimali de giderek kaçınılmaz hale geliyor. Avrupa da bunun bir istisnası değil. Artan fiyatlar ve Rus doğal gazı olmadan kışı geçirme sorunu resesyon beklentilerini arttırıyor.


Resesyon genellikle GSYH'nin iki yıl üst üste düşmesi olarak tanımlanır. Bu tanım ilk olarak Julius Shishkin tarafından 1974 tarihli bir New York Times makalesinde ortaya atılmış ve resesyonun popüler bir göstergesi olmuştur. Bu tanıma göre dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerika Birleşik Devletleri, ABD ekonomisi iki çeyrek üst üste daraldığı için halihazırda resesyondadır. Avro Bölgesi'ne gelince, ekonomistler Avro Bölgesi'nin resesyona girmesinin artık daha olası olduğunu söylüyor. Aynı endişeler, Xi Jinping'in sıfır Kovid politikası ve diğer sorunlar nedeniyle yavaşlayan büyüme oranları yaşayan ve ikinci çeyrekte daralmayı kaçıran Çin için de geçerli.


Kabul gören bir diğer tanım ise Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER) tarafından yapılmış olup, resesyonu ekonomik faaliyetlerde ekonominin geneline yayılan ve birkaç aydan fazla süren önemli bir düşüş olarak nitelendirmektedir. Bu daha esnek bir tanımdır, ancak küresel ekonominin kötü durumda olduğu ve Rusya'nın Avrupa'ya doğal gaz ihracatını silahlandırdığı düşünüldüğünde, Avrupa için 'ekonomik faaliyetlerde ekonominin geneline yayılan ve birkaç aydan fazla süren önemli bir düşüş' olasılığı hala devam etmektedir.


Beklentilerden biri geçtiğimiz Cuma günü gerçekleşti. G7 ülkelerinin Rusya'nın petrol ihracatına tavan fiyat getirmeyi kabul etmesinin ardından Rusya'nın devlet şirketi Gazprom, "Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya uzanan hattı besleyen St Petersburg yakınlarındaki Portovaya kompresör istasyonundaki ana gaz türbininde tespit edilen petrol sızıntısı" nedeniyle Kuzey Akım 1 boru hattının akışını süresiz olarak durdurdu. Rusya Kuzey Akım 1 üzerinden doğal gaz akışını yeniden başlatsa da başlatmasa da Avrupa'nın en kötüsüne hazır olması elzemdir. Kısa bir süre önce Uluslararası Para Fonu (IMF), doğal gaz arzının tamamen ve derhal askıya alınmasının Avrupa ekonomilerini nasıl etkileyeceğine dair bir tahmin hazırladı. Buna göre AB'nin GSYH büyümesinde, geçtiğimiz Cuma günü doğalgazın askıya alınması kararından önce devam eden sürece kıyasla yüzde 1.8 puanlık bir kayıp yaşanması bekleniyor.


Arz tarafında ise Alman şirketleri artan enerji fiyatlarına tepki olarak son gaz kesintisinden önce üretimi durdurmayabaşlamıştı bile. Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm'un belirttiği üzere, 2023 yılı için elektrik fiyatı megavat saat başına 700 Avro'nun üzerine çıkmıştı. Talep tarafında da sorunlar var. Üreticiler talep edilen mal miktarının azalmasından ve bunun sonucunda stokların artmasından şikayetçi. Makroekonomik faaliyetlerin her iki tarafında da azalma olması resesyonun özüdür.


AB bundan sonra ne yapabilir?

Avrupa Komisyonu 18 Mayıs'ta, Rusya'nın fosil yakıt ithalatını diğer enerji kaynaklarıyla hızla azaltmayı ve yeşil geçişi hızlandırmayı amaçlayan 'REPowerEU' adlı bir karar yayınladı. Plan, Rus fosil yakıtlarından gelen enerjinin üçte ikisinin değiştirilmesini hedefliyor. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi dışında ekonomiye zarar verebilecek çözümler sınırlıdır.


Çözümlerden biri, yaklaşan kış ısıtma sezonu öncesinde doğal gaz depolarının %85'inin dolu olması. AB ülkeleri bu hedefi gerçekleştirme yolunda iyi bir hızla ilerliyor. Sınırlı enerji arzı ve yüksek fiyatlarla başa çıkabilmek için bir başka çözüm de enerji talebini azaltmaktır. Bu çözüm REPowerEU planıyla aynı gün Avrupa Komisyonu tarafından 'AB Enerji Tasarrufu Tebliği' aracılığıyla ortaya konmuştur. Bu karar, davranışsal değişikliklerle gaz ve petrol talebini %5 oranında azaltmayı öngörmektedir. AB ülkeleri, AB Enerji Tasarrufu Bildiriminde ifade edilen gerekli önlemleri almaya ve ek ayarlamalar uygulamaya başlamışlardır.


Bu önlemler kışı atlatmak için gereklidir ancak aynı zamanda kaçınılmaz olarak durgunluğa da katkıda bulunmaktadır. AB politika yapıcıları enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabalarını sürdürmelidir. Yaklaşmakta olan durgunluk kış aylarında enerji fiyatlarını düşürebilir, ancak yaklaşmakta olan küresel durgunluğun esas olarak arz tarafından kaynaklandığını unutmamak da önemlidir. Bu durumda enerji fiyatlarında keskin düşüşler yaşanması pek olası değildir. Dolayısıyla enerji krizinin ciddiyeti değişmiyor.


Durgunluk belirtileri arttıkça, Avrupa ülkeleri ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) bu çok yüksek olasılığa uygun kararlar almalıdır. ECB ve AB hükümetleri aylardır yükselen enflasyona tepki vermekte isteksiz davranıyordu ancak enerji krizi, Rusya'nın kış aylarında enerji silahının yarattığı zorluklarla başa çıkabilmek için enflasyona önem vermenin şart olduğunu gösterdi.

bottom of page