Rusya'nın "özel askeri operasyon" olarak adlandırdığı Ukrayna işgalinin 24 Şubat'ta başladığı günden bugüne kadar yürürlükte olan toplam 5581 yaptırımla Rusya, dünya üzerinde en fazla yaptırım uygulanan ülke oldu. İşgalden iki gün önce toplamda 2754 yaptırıma sahip olan Rusya’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerini bağımsız devletler olarak tanımasının ardından 8 Mart tarihine kadar ülkeye 2827 yaptırım uygulandı. ABD, İsviçre, Japonya, Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkeler Rusya’ya uygulanan yaptırımların sayısını önceki dönemlere göre iki kat artırdı. Bunun sonucunda Rusya’ya uygulanan yaptırımlar İran, Suriye ve Kuzey Kore’yi geride bıraktı. Aynı zamanda Apple, Adidas, Google, Disney, Exxon ve Volkswagen gibi çeşitli alanlarda faaliyet veren şirketler de Rusya’dan çekildiklerini açıkladılar.
Dünya petrolünün yüzde 12’si ve doğal gazının yüzde 17’si gibi önemli bir miktarın üreticisi olan Rusya, Ukrayna işgali ile birlikte enerji piyasalarını derin bir krize sürüklüyor. Bu noktada, enerji alanında ülkelerin Rusya’ya yaptırım uygulaması tartışmalı bir konuyken geçtiğimiz günlerde ABD başkanı Biden, Rusya'dan petrol, kömür ve doğal gaz ithalatını yasakladı. Avrupa ülkelerinin aksine Rusya’ya daha az bağımlı olan ABD, ithal ettiği günlük petrolün yüzde 8’ini yaklaşık 700.000 varil petrolü Rusya’dan alıyor. Ülkedeki ham petrol fiyatı, Rusya’nın Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana yaklaşık yüzde 30 arttı ve bu Amerikalılar için gaz fiyatlarında yüzde 18'lik bir artışa tekabül etti. Biden yaptığı açıklamada özgürlüğü savunmanın pahalı olabileceğini vurgularken ülkede yasak sonucu oluşan petrol boşluğunu hangi kaynaklarla dolduracağı sorusu gündeme geldi. Kimileri bu krizi temiz enerjiye geçişin hızlanması için bir artı olarak görse de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıma sunulması belli bir süreç gerektirdiğinden kısa vadede kesin bir çözüm olarak görülmüyor. Biden yönetimi ise petrol arzını artırmak için geçmiş yıllarda çeşitli yaptırımlar uygulanan Venezuela ve İran gibi ülkeler ile görüşmeler düzenliyor. Ancak Venezuela'nın ülkede yıllarca hüküm süren başarısız yönetimler, uygulanan başarısız politikalar, yetersiz yatırımlar ve ABD tarafından uygulanan yaptırımlarından sonra bir anda petrol vanasını açması mümkün gözükmüyor. Venezuela’nın petrol üretimini eski yüksek seviyelerine döndürmek için yaklaşık 250 milyar dolarlık yatırıma ihtiyacı var. Bu yatırıma ulaştığı takdirde bile eski seviyesine dönmesinin yedi ya da sekiz yıl sürmesi bekleniyor. Venezuela’nın ulusal petrol ve doğalgaz şirketi olan PDVSA, yirmi beş yıl önce günde yaklaşık 3 milyon varil ihraç ederken günümüzde ülkenin petrol üretimi günlük sadece 668.000 varile düşmüş durumda.
Biden'ın açıklamasını takip eden kısa bir süre içerisinde Avrupa Birliği, Avrupa’nın en büyük tedarikçisi Rusya’ya olan bağımlılığı azaltma planını yayınladı. Planda 2022 yılı içerisinde Rusya’dan ithal edilen petrolün üçte iki oranında azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulum ve dağıtım süreçlerinin hızlandırılarak Rus gazına olan bağımlılığın olabildiğince azaltılması yer alıyor. Bağımlılığın azaltılması noktasında LNG ithalatını artırmak da Avrupa Birliği’nin önem verdiği seçenekler arasında bulunuyor. Avrupa, kullandığı doğal gazın yaklaşık yüzde 40'ını, ham petrolün yaklaşık yüzde 35'ini ve kömürün ise yüzde 40'tan fazlasını Rusya'dan ithal ediyor. Rusya’nın Ukrayna işgali devam ettikçe her geçen gün ithalatlarla ilgili belirsizlikler artıyor. Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğu, Rus petrolüne çok fazla bağımlı. Bu durum Avrupa ülkelerinin enerji sektöründe Rusya’ya hala herhangi bir yaptırım uygulamamış olmalarının en büyük sebebi. Rusya’ya uygulanacak bir yaptırımın Avrupa Birliği için çok daha maliyetli olacağı ülkeler tarafından biliniyor. Birleşik Krallık ise Rusya’dan ithal edilen petrol ve doğal gazı aşamalı bir şekilde durdurma kararını açıklarken Johnson farklı ülkelerde farklı bağımlılıkların olduğunu vurguladı. Doğal gaz ithalatının yüzde 55'ini Rusya'dan karşılayan Polonya ve doğal gaz ithalatının yüzde 87’sini Rusya’dan karşılayan Slovakya ekonomilerine zarar gelme ihtimalini göze alarak Rusya’ya yaptırım uygulanmasını destekliyorlar. Doğal gaz ithalatının yüzde 17'sini, petrolün yüzde 7'sini ve kömürün yüzde 30,2'sini Rusya'dan ithal eden Fransa ise olası bir yaptırımın Avrupa Birliği ülkeleri üzerindeki etkisini dikkate almak gerektiğini söylüyor. Yine de gerektiği takdirde ek kararlar alabileceklerinin de altını çiziyor. Öte yandan Avrupa Birliği'nin Rus doğal gazına en fazla bağımlı ülkelerinden biri olan Almanya, enerji sektöründe Rusya’ya uygulanacak herhangi bir yaptırımın şimdilik tam karşısında duruyor. Şansölye Yardımcısı Habeck, yaptırım uygulanması durumunda ülkedeki barış ortamının bozulabileceğini ve belirli sektörlerin ciddi bir enerji kıtlığı tehlikesi ile baş başa kalacağı konusunda uyarıda bulundu. Ülkedeki petrol ve gazın üçte ikisinin Rusya’dan ithal edildiği Finlandiya’da hükümet, ülkenin enerji arzı güvenliğini tehlikeye atabilecek herhangi bir yaptırıma sıcak bakmıyor ve Almanya ile aynı çizgide yer alıyor. Buna rağmen Nokia, Wärtsilä, Fazer ve StoraEnso gibi büyük Fin markaları Rusya’dan ayrılmaya karar verdiler. Helsinki belediyesi bünyesinde yer alan en büyük Fin enerji şirketlerinden biri olan Helen de, Rus kömürünü artık kullanmayacağını açıkladı.
Avrupa bu tartışmalara devam ederken şirketler Rusya’da bulunmanın yaratacağı itibar riski ve getireceği finansal faydalar ikileminde kalsalar da itibar riski ağır basıyor. BP, Shell, Exxon, Equinor gibi köklü şirketler itibarlarını korumayı ve yasal sorunlarla karşılaşmamayı seçtiler. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ilk aşamada enerji arzını hedef almasa da veriler Rus petrolünün piyasadaki yerinin geçtiğimiz günlere kıyasla azaldığını gösteriyor. Rusya ise bunlara karşılık Avrupa’yı gaz akışını kesmekle tehdit ediyor ve petrol fiyatlarının varil başına 300 dolara çıkabileceğini söylüyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde ise Biden ve bir düzine üst düzey ABD yetkilisini Rusya’ya olan karşıt tutumlarının sonucu olarak yaptırım listesine eklediğini açıkladı ve bu listenin daha da genişleyebileceğinin sinyallerini verdi. Sonuç olarak gelecek günlerde nelerin yaşanacağı belirsiz olsa da yaşananlar Rusya ve Batı arasındaki gerginliğin enerji sektörüne yansımasının üst seviyelere çıkarak daha fazla zarara yol açabileceğini işaret ediyor.
Comments