top of page
Synergy Logo TR.png

Türkiye - AB Ticaretinin Gelişimi - Nur Durmaz


Türkiye Avrupa Birliği’nde olmamasına rağmen coğrafi konumu, insani iş gücü ve ham madde kaynakları açısından AB için önemli bir yerdedir. Türkiye-AB ilişkileri "kazan-kazan" stratejisine dayandığından güçlü ve sürdürülebilirdir. 1963 yılında, Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında imzalanan Ankara Anlaşması’nın temelinde bu ilişkiyi görmek mümkündür. Bu antlaşma ile Türkiye-AB ticareti bir adım daha ilerlemiştir. Bu durum hem Türkiye’nin AET’ye girme sürecini hızlandırmış hem de Gümrük Birliği kurulmasını sağlamıştır.


Ankara Antlaşmasının 28. maddesinde “Anlaşma'nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler” diye belirtilmiştir ve bu maddeden de anlaşıldığı gibi bu ortaklığın nihai hedefi Türkiye’nin AET’ye tam üyeliğidir. 13 Kasım 1970’de imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe girmiş olan Katma Protokol’de, Ankara Anlaşmasının getirdikleri ile birlikte, AB ve Türkiye arasında sanayi, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımı koşulunun ve Gümrük Birliği’nin tamamlanması öngörülmüştür. Gümrük Birliği, ortaklar arasında gümlük vergileri, eş etkili vergiler ve kısıtlamalarla, her türden tedbiri kaldıran ve birliğin dışında kalan taraflara yönelikte, ortak gümrük faaliyetlerinin sağlandığı ekonomik bir entegrasyon olarak tanımlanmaktadır.


Üye ülkeler arasında serbest ticaret Gümrük birliği’nin en önemli avantajlarından biridir. AB gibi bir bölge için bu, ekonominin önemli bir parçasıdır. Gümrük birliği, ekonomik entegrasyona ve tek pazara daha yakın olma yolunda önemli bir adımdı. Ancak daha fazla entegrasyondan endişe duyanlar bunu bir dezavantaj olarak görebilirler. Bunun nedeni entegrasyonun artması ile oluşabilecek olumsuz ilişkilerdir. Bu duruma Avrupa Birliği’nde önemli roller oynayan “spill-over (taşma veya yayılma)” ve “spill-back (geri tepme)” etkileri örnek olarak gösterilebilir. Spill-over sınırlı bir uluslararası ilişkiler dizisini uyumlu hale getirmeyi amaçlayan ancak aynı zamanda uyumlu hale getirilmesi gereken başka politikalara da ihtiyaç duyan politikaların sonucudur. Ve bu etki, sonraki uyumlaştırmaların bir sonucu olarak, başka politikaların da uyumlaştırılmasını gerektirmektedir. Örneğin, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nda ulusal sınırlar arasında geçiş yapan mallar üzerindeki tarifelerin kaldırılması, Avrupa Komisyonu'nun fiyat ayrımcılığına yol açan, devletlerarası rekabeti azaltan ulusal vergi yasalarını ve düzenlemelerini uyumlu hale getirme ihtiyacını daha da artırmaktadır. Ulusal düzenleyici özerklikten “uluslarüstü düzenleyici kapasiteye” bu geçişin gösterdiği gibi, bunlar yalnızca ulusal çıkarları ilerletmeyi amaçlarken, Avrupa'ya güç transferleri bu çıkarların kendilerini bir bütün olarak Avrupa'nın çıkarları açısından ifade etmesine yol açar. Böylece, uluslarüstü düzeye güç transferlerinin geri döndürülemez olması muhtemeldir. Geri tepme ise, derinleşme ve genişlemenin olumsuz sonuçlarının pekiştirilmesinin Avrupa entegrasyon sürecinin geliştirilmesinde iş başında olduğunu göstermektedir. Genişleme, üretim başarısızlıkları ve geri tepme krizlerine yol açacaktır.


Bu durum Türkiye’nin AB’ye yönelik yaklaşımlarını 2010’lara kadar etkilemez. Hatta 1999 yılı Helsinki Zirve’sinde Türkiye’nin AB’ye adaylığı onaylanmıştır ve 2005 yılında müzakerelere başlanmıştır. Türkiye'nin ile tam üyelik görüşmeleri Müzakere Çerçeve Belgesi’ne göre 35 başlık (fasıl) altında ele alınmaktadır. Bu fasıllardan şu ana kadar sadece 1’i kapatılabilmiştir. O da 2009’da kapatılan Bilim ve Araştırma fasılıdır. Türkiye’nin AB müktesebatı uyum programı 2007’de açıklanmıştır ve bu uyum programı ile AB’ye uyum için yapılacak olan mevzuat değişiklikleri göz önüne getirilmişti ve 6 senelik bir süreç için rehber harita oluşturulmuştur. Fasıllar her sene Komisyon tarafından denetlenir ve ülkelere değerlendirme raporu yollanır.


Bu rapor ülkenin kalkınması ve AB’ye girişi için kullanılması ve yapılması gerekenleri içerir. Türkiye ve AB ticaret ilişkilerine bakılacak olunduğunda, Türkiye AB’nin en önemli ticaret isimlerinden biridir. Hatta AB, Türkiye’nin istenilen yolda ilerlemesi için, Türkiye’ye belli başlı miktarda para sağlamıştır. Bu ikili arasında 2020 yılında yapılan toplam alım satım miktarı yaklaşık olarak 132.2 milyardır. Bunun 62.3 milyar ithalat Avrupa Birliği tarafından yapılırken, 69.9 milyar ithalat ise Türkiye tarafından yapılmıştır. Tarafların yaptığı ticaret alanlarına bakıldığı zaman, iki tarafta makineleşme ve ulaşımda birbirlerine ihtiyaç duymaktadırlar. AB’nin ithal ettiği makine ve ulaşım %38.5’tir. Bunun arkasında giyim (%13,3) ve tarım ve hammaddeler (%8,5) başı çekmektedir. Buna rağmen ulaşım ve makine alanında Türkiye, AB’nin mal ithal ettiği ülkelerde %9.8 oranla 4. sıradadır. Türkiye ise %43.8 oranında bu alanda ithalat yapmıştır. Kimyasallar (%18.5) ve yakıt ve madencilik ürünleri (%9,2) ulaşım ve makineden sonra Türk ithalatına hakim olan alanlardır. Fakat yapılan görüşmelere bakıldığında, ulaşım ve endüstri politikalarında Türkiye’nin göstermiş olduğu gelişme AB tarafından sadece ortalama olarak görülmektedir.


Komisyona göre 2022 yılında Türkiye'nin özellikle: 2030 ve 2050'ye kadar ulaştırma sektörü emisyonlarından önemli ölçüde azaltım için somut hedefler oluşturmak için Komisyonun Sürdürülebilir ve Akıllı Hareketlilik Stratejisi ile uyumlu olarak tüm ulaştırma modlarını kapsayan yeni bir ulaştırma stratejisi hazırlaması; yeni demiryolları sektörü reformunu kabul etmesi ve yerleşik demiryolu operatörüne verilen sübvansiyonları aşamalı olarak kaldırması: Avrupa Akıllı Ulaşım Sistemleri (ITS) Çerçeve Mimarisini, özellikle kentsel alanlarda kapsayıcı AUS mimarisi olarak görmesi gerekmektedir.


Türkiye AB için önemli bir ticari kaynaktır. Fakat Türkiye AB’nin sağladıklarını daha verimli bir şekilde kullanmalıdır. AB’den ulaşım ve makine alanlarında alınan mallar yeterince düzgün kullanılmadığı için Komisyon’un umduğu gibi bir ulaşım ve ulaşım politikası yoktur. Yükselen döviz fiyatları ve ekonomideki bozukluk nedeni ile yakıt, kimyasal ürünlerin kullanıldığı mallar, Euro ile alındığı için asgari ücretle çalışan aileler için beklenmedik yüklükte bir mecra ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin ticaretinin daha da gelişmesi ve Türk insanının memnuniyeti için daha iyi ekonomik politikalar izlenmelidir.

Comentários


bottom of page