top of page
Synergy Logo TR.png

Winter is Coming: Avrupa’da Enerji Krizi ve Türkiye - Gökberk Bilgin


Eylül 2019’da ilk sayısını yayınladığımız Synergy’de dördüncü yılımıza başlamanın heyecanını yaşıyoruz. Enerji politikaları hakkında çalışma yapmak için tarihi bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde yeni dönemin ilk sayısını hazırlarken tüm yazarlarımız Avrupa’daki enerji krizini ele alan yazılar hazırlamışlar.


2000’li yılların sonlarından bu yana artarak devam eden Avrupa’daki Rus doğal gazına bağımlılığı azaltma çabaları Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla doruğa çıktı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yayınladığı 10 maddede doğal gaza olan bağımlılığı azaltma planı enerji tasarrufu, Rusya ile yeni doğal gaz kontratı yapılmaması ve alternatif kaynaklardan üretilen enerjinin artırılması gibi çalışmalar içeriyordu. Bu politikayı destekleme amacıyla geliştirilen REPowerEU planıve ülkelerin aldığı politik önlemler yeni bir sürecin başlamasına bu süreci olabildiğince hızlandırmayı amaçlıyor. Gelinen noktadaki en önemli problem ise tasarruf planı başarılı olsa bile, Rusya’dan alınan gazın miktarını karşılayabilecek bir alternatifin birkaç yıl içinde oluşabilecek olmamasıdır. Bu süre zarfını atlatana kadar eğer gaz talebi karşılanamaz ise başta Almanya olmak üzere Avrupa’da sanayi sektörü ciddi şekilde zarar görebilir. Geçtiğimiz günlerde Rusya ile gaz ticaretinin devam ettiği NordStream 1 boru hattının bakım gerekçe gösterilerek %20 kapasite ile çalıştırılması Avrupa’da elektrik fiyatının zirve yapmasına sebep oldu.


Aşağıdaki grafikte görebileceğiniz üzere Avrupa’da elektrik fiyatları gün öncesi spot elektrik piyasasında Almanya, İtalya ve Fransa da ortalama 4 kattan fazla artış gösterdi. Türkiye’de de geçtiğimiz yıla göre 3.3 katlık bir artış gerçekleşti.

Kaynak: Bloomberg Terminal & EPİAŞ


İspanya ve Portekiz’de hükümetler elektrik fiyatı artışlarının halk üzerinde baskı yaratmaması için ek kaynaklar yaratarak fiyatları şimdilik düşük seviyede tutabiliyorlar. Bu politikanın maliyeti İspanya’ya 6.3 milyar, Portekiz’e ise 2.1 milyar Euro olarak hesaplanıyor. Türkiye’de ise Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen ve Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) tarafından her ay sonunda yayınlanan tavan fiyat sayesinde bu fiyatı düşük tutabiliyor. EPDK, Ağustos 2022 için 4000 TL/MWh üst limit belirlemiş ve şu anda da bu limiti bulmuş durumdayız. Türkiye için bu uygulamanın nasıl bir maliyet çıkartabileceği ve kaynağın nereden sağlanacağına dair bir bilgi bulamadım ama İspanya ve Portekiz’e göre bir ölçeklendirme yaparsak tahmin yürütebiliriz.


Peki ülkemizde doğal gazda son durum ne? Türkiye’de doğal gaz tüketimi son yıllarda kademeli olarak artış göstermektedir. EPDK tarafından yayınlanan “Yıllık Doğal Gaz Faaliyet Raporu” verilerine göre 2019’da 45.2 milyar metreküp olan yıllık doğal gaz tüketimimiz 2021 yılında 58.7 milyar metreküp seviyesine yükselmiştir. Tüketim kalemleri incelendiğinde temel artışın 8.9 milyar metreküp ile doğal gaz ile elektrik üretiminde olduğu görülmektedir. Konutlardaki doğal gaz tüketimi 2021’de 2.7 milyar metreküp artış göstererek 16.7 milyar metreküpe yükselmiştir.


Türkiye 2021’de tükettiği doğal gazın 26 milyar metreküpünü Rusya’dan ithal etmiştir. Son yıllarda pandemi nedeniyle yaşanan dalgalanmaları göz ardı edersek bu miktarın ortalama ithalat miktarı olduğunu söyleyebiliriz. Doğal gaz depolama alanında ise Türkiye’nin kapasitesi 2022 itibariyle 3 milyar metreküp civarındadır. Bu yıllık tüketimimizin sadece %5’ini karşılamaktadır. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre bu kapasitenin önümüzdeki yılda 10 milyar metreküp seviyesine çıkartılması planlanmaktadır. Kriz atmosferinin yoğun şekilde hissedildiği Avrupa ülkelerinin depolama kapasitesi incelendiğinde yıllık tüketimlerinin %25’ini depolayabildikleri gözlemlenmektedir. Türkiye’nin mevcut kapasitesi 2023 için planlanan 10 milyar metreküpe yükselse bile tüketimin yalnızca %12’sini depolayabileceğimiz gerçeği Avrupa’dakine benzer bir krizle karşı karşıya kalmamız halinde ne kadar ciddi sorunlarla karşılaşabileceğimizi gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda alternatif olması düşünülen LNG seçeneği talep çok yüksek olduğu için ihtiyacımız olan gazı bize sağlayamayabilir. LNG ile yeterli gazı bulsak bile artan fiyatların yaratacağı ek maliyeti karşılamakta zorlanabiliriz. Bu nedenle Türkiye’de de enerji tasarrufu uygulamalarının önceliklendirilmesi gereken bir zamandan geçiyoruz. Türk Lirası’nın diğer para birimleri karşısında değer kaybının sürdüğü bu dönemde görece ucuz olarak yansıtılan elektrik fiyatlarımızla bile Avrupalılardan daha az alım gücüne sahip olduğumuz bir dönem ile karşı karşıyayız. Gaz ihraç ettiğimiz ülkeler ile yaşanabilecek bir politik sorun ya da gaz akışını bozabilecek teknik bir aksaklığın ekonomimiz üzerinde yaratabileceği yıkıcı etkilerden kaçınmak için hazırlıklarımızı hızla tamamlamamız gerekiyor. Game of Thrones’dan hepimizin zihinlerine kazınan “Winter is coming!” sözü her ne kadar kendimizi Avrupa’daki krizden ayrıştırmaya çalışıyor olsak da bizler için de geçerli.


Geçtiğimiz yıl Synergy’yi yayınlamaya başlarken Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylamasını, COP26 öncesi oluşan olumlu havayı ve temiz enerjiye geçiş sürecini konuşuyorduk. O gün insanlara gelecek yıl için projeksiyon yapmalarını söyleseniz pek azı şu anda yaşadığımız senaryoyu söyleyebilirdi ve belki de ciddiye alınmazdı. Sektörün artan dinamikliği öngörülmesi kolay olmayan sorunları da beraberinde getiriyor. Bu krizden öğreneceğimiz tecrübelerle daha iyi çözümlerin geliştirebildiğimiz bir sürece girmeyi diliyorum. Synergy yeni döneminde de enerji, iklim ve sürdürülebilirlik konularında yaşanan en güncel gelişmeleri Türkçe ve İngilizce olarak okuyucularına aktarmaya devam edecek. Pandemide sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde başladığımız ve yazdığımız yazıları yorumladığımız Synergy Gündemi programımız da ilk sayımızla birlikte yeni bölümüyle yayında olacak.


bottom of page