Afrika uzun zamandır enerji üretimi konusunda sıkıntı yaşıyor. Dünya Bankası'na göre, 2020 yılı itibariyle Sahra Altı Afrikalıların yalnızca %48,2'sinin elektriğe erişimi bulunmaktadır. Afrika'nın 2050 yılına kadar nüfusunu ikiye katlayacağına dair tahminler göz önünde bulundurulduğunda, Afrikalı politika yapıcılar arasında ülkelerine yeterli enerji sağlamak giderek artan bir endişe kaynağıdır.
Ancak tek endişe üretimi arttırmak değil. Diğer endişe ise iklim değişikliğini göz önünde bulundurarak ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla mı, yoksa tıpkı Avrupalıların tarihte yaptığı gibi fosil yakıtların yardımıyla mı kalkınılacağı arasında bir karar vermek. 'Adil enerji geçişi' savunucuları, Afrika'nın karbon emisyonlarını net sıfıra çekmeden önce kaynaklarını sömürmeye hakkı olduğunu ileri sürüyor. Mayıs 2022'de Nijerya Başkan Yardımcısı Yemi Osinbajo, "Dünyada henüz hiç kimse yenilenebilir enerji kullanarak sanayileşemedi" iddiasını dile getirdi. Buna ek olarak yenilenebilir enerji kaynakları doğaları gereği istikrarlı değillerdir ve hidrokarbon enerji kaynaklarına kıyasla hala verimsizliklere sahiplerdir. Avrupa fosil yakıt seçeneklerine yönelirken, Avrupalıların Afrikalılara yenilenebilir enerji konusunda ders vermesi bazıları tarafından 'yeşil sömürgecilik' olarak adlandırılıyor. Sudan asıllı İngiliz işadamı ve Mo Ibrahim Vakfı'nın kurucusu Mo Ibrahim’e göre:
"Gaz Avrupa Birliği (AB) tarafından onaylanırken, kömür ABD, Çin ve bazı Avrupa ülkelerinde yeniden canlanıyor. Afrikalılar 'Lütfen yüzme havuzlarımızı ısıtmak ya da klimalarımızı çalıştırmak için değil ama aydınlanmak için biraz gaza ihtiyacımız var' dediklerinde onlara 'Lütfen doğayı kirletmeyin' deniyor. Ama kalkınma ve yoksulluğu sona erdirme sırası bizde."
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali de bu görüşe katkıda bulunuyor. İşgalin ardından AB, Rusya'dan yaptığı gaz ithalatının üçte ikisini kesme kararı aldı. AB'nin iklim hedefleri yerine acil enerji ihtiyaçlarına öncelik veren enerji politikasındaki değişim, Afrika ülkelerine fosil yakıt ihracatı için fırsatlar sunuyor. Avrupa Birliği'nin 'el değmemiş LNG potansiyeli' olarak tanımladığı boru hatlarıyla ve LNG gemileriyle doğal gaz ihracatı, bu fırsatların belki de en öne çıkanıdır. Halihazırda, Nijerya gibi birçok Afrika ülkesi bol miktarda doğal gaz ve petrol rezervine sahiptir.
Ancak hidrokarbon seçeneğinde bazı sınırlamalar var. Öncelikle, Avrupa Senegal, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Angola gibi Afrika ülkeleriyle gaz ithalatı anlaşmaları yapmış olsa da, Afrika ülkeleri AB, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan fosil yakıt yatırımı için fon sıkıntısı yaşamaktadır. Bunun haricinde, doğal gaz üretimi için yapılan yatırımlar, dünya yeşil enerjiye geçerken ‘ölü yatırım’ haline gelebilir. Örneğin Avrupa Birliği, belli bir seviyenin üzerinde karbon emisyonu olan şirketlere 'karbon vergisi' uyguluyor. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, fosil yakıtlar sınırlı kaynaklardır. Örneğin Nijerya'daki fosil yakıtların '2050 yılına kadar yeraltından çıkarılması ekonomik olmayan bir noktaya kadar tükenmesi' bekleniyor. Dolayısıyla fosil yakıtlara yatırım yapmak, ülkeler gelecekte yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak istediklerinde sorunlara neden olabilir. Ayrıca, kıta iklim değişikliğinden diğer kıtalara kıyasla orantısız bir şekilde etkilenmektedir. Sorumsuzca hidrokarbona yatırım yapmak iklim değişikliğinin kıtadaki etkilerini daha da kötüleştirecektir.
Buna ek olarak, Afrika'nın temel hedefi nüfusuna yeterli miktarda elektrik sağlamaktır. Fosil yakıt ticareti yükselen fiyatlar nedeniyle kazançlı olabilir, ancak yükselen fiyatlar göz önünde bulundurulduğunda ülke içinde fosil yakıtlara bel bağlamak enflasyonist bir etkiyi beraberinde getirebilir. Pahalı enerji tüketmek pek çok Afrikalının sürdürebileceği bir şey değil. Öyle ki, geçen yıl elektriğe erişimi olmayan Afrikalı sayısı %4 ya da başka bir deyişle 25 milyon artış gösterdi. Ayrıca, merkezi elektrik şebekesine erişimi olmayan insanlar, kullanımı pahalı olan dizel yakıtlı elektrik jeneratörü çözümüne başvuruyor. Afrika Kalkınma Bankası (AfDB) Nijeryalıların benzinli ya da dizel yakıtlı jeneratörlere 14 milyar dolar harcadığını tahmin etmektedir. Uzak ve izole bölgelerde yaşayan şebekeden bağımsız insanlara elektrik sağlamak için 2013 tarihli bir makalede tartışılan bir seçenek ise, küçük hidroelektrik (SHP) sistemleri ve güneş panelleri gibi küçük ölçekli yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaktır.
Afrika’nın büyük bir yenilenebilir enerji potansiyeli var. Afrika Kalkınma Bankası verilerine göre, "Afrika neredeyse sınırsız bir güneş enerjisi kapasitesi (10 TW), bol miktarda hidroelektrik (350 GW), rüzgar (110 GW) ve jeotermal enerji kaynakları (15 GW) potansiyeline sahiptir." Bu potansiyel, enerji sektöründe 'sıçrama yapmayı' bir seçenek olarak tutmaktadır. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya 40 yıl kadar önce başlayan Kenya, 2020 yılı itibariyle enerji üretiminin yaklaşık %92'sini yenilenebilir kaynaklardan elde ederek ve nüfusunun %71,4'ünün elektriğe erişimini sağlayarak başarılı olmaya adaydır. Kenya Enerji Bakanı Monica Juma'nın sözleriyle, "Kendimize bir alternatif olup olmadığını soruyoruz. Dijitalde bunu başardık. Enerjide de benzer bir sıçrama var mı? Bilmiyoruz ama olduğuna yönelik kanılarım var." Yenilenebilir enerji potansiyeli açısından tüm ülkeler Kenya kadar şanslı olmasa da Namibya (rüzgar), Demokratik Kongo Cumhuriyeti (hidroelektrik), Nijerya (güneş, hidroelektrik ve rüzgar) gibi yenilenebilir enerjide büyük potansiyele sahip ülkeler yenilenebilir enerjiye 'sıçrama yapmayı' ciddi bir seçenek olarak değerlendirmelidir.
Tüm bunlarla birlikte, yenilenebilir enerji projelerinin finansmanı, artan hidrokarbon fiyatlarının yeşil enerji yatırımlarını sekteye uğratmasından dolayı sorunlu hale gelebilir. Ayrıca AB’nin, temiz enerji finansmanı konusunda verdiği sözleri yerine getirmekte sorun yaşadığını da belirtmek lazım. Bu sorunun üstesinden gelmek, fosil yakıt ticaretinden gelen sıcak parayla yenilenebilir enerjileri finanse etmekle mümkün olabilir. Örneğin, doğal gaz üretimi önemli miktarda metan gazı yayıyor olsa bile doğal gaz ihracatı, bazıları için daha az kirli ancak kârlı bir seçenek sunuyor.
Afrika'nın enerji dönüşümünde kritik bir aşamada olabiliriz. Mevcut jeopolitik ortam Afrika ülkeleri için fırsatlar sunabilir ancak bu fırsatlara rasyonel bir şekilde ve uzun vadeyi önceleyerek yaklaşılmalıdır. 'Adil geçiş' ve 'sıçramalı geçiş' önde duran iki seçenektir. Bu iki yolla birlikte, bunların sentezi de gayet mümkün olabilir. Ancak hangi yolu seçerlerse seçsinler, Afrikalı politika yapıcılar ülkelerinin ihtiyaçlarını, kabiliyetlerini ve politikalarının risklerini iyi değerlendirerek bu seçimlerini yapmalılar. Geleceklerini pragmatik bir şekilde tasarlamalılar. Potansiyelini iyi değerlendirebilirse kıtanın önünde parlak bir gelecek var.
Comentários