top of page
Synergy Logo TR.png

Dünden Bugüne Zaporijya Nükleer Santrali - Yaren Öztürk


Zaporijya nükleer santrali, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği günden beri birçok tartışmaya konu oldu ve dünya gündemindeki yerini hala koruyor. Santrali kuruluşundan bugüne incelemek gerekirse Zaporijya nükleer enerji santrali Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise dokuzuncu büyük nükleer enerji santralidir. Dinyeper Nehri'nin doğu kıyısında, Kiev'in ise yaklaşık 550 km güney doğusunda yer alan santral 1984 ile 1995 yılları arasında inşa edilmiştir. Avrupa Birliği fonlarının desteğiyle son yirmi yılda modernize edilmesi ve yenilenmesi için çalışmalar yürütülmüştür. Yenileme programının son ayağının bu yıl bitmesi planlanmış fakat Rusya’nın işgali nedeniyle tamamlanamamıştır.


Zaporijya nükleer santralinde toplamda altı nükleer reaktör bulunuyor ve hepsinin devrede olduğu durumlarda Ukrayna halkının yaklaşık 4 milyonuna yetecek şekilde 5.7 GW enerji üretilebiliyor. Santral, Ukrayna'nın elektrik ihtiyacının %20'sinden fazlasını karşılıyor. Nükleer enerji santralinde Sovyet tasarımı altı adet VVER-1000 V-320 su soğutmalı ve 700 milyon yıldan fazla, yarı ömre sahip Uranyum 235 içeren su moderatörlü reaktör bulunmaktadır. Nükleer Enerji Ajansı'na göre 22 Temmuz itibariyle reaktörlerden sadece ikisi çalışıyor ve bu iki reaktör Ukrayna'nın elektrik şebekesi için büyük önem taşıyor. İşgalin başlamasıyla Rus askerlerinin bölgenin kontrolünü ele geçirmesi, türbin salonlarının içine askeri araçlar yerleştirmesi ve Ukrayna'nın şebekesiyle bağlantısını kesmek için riskli bir plan hazırladığı söylentileri güvenlik endişelerini artırıyor. Rus ordusunun daha savaşın ilk günlerinde ele geçirdiği bölgede yer alan santrali Ukraynalı işçiler işletiyor. Ukraynalı personelin çalışma koşullarının ve maruz bırakıldıkları çalışma ortamının da güvenli olduğunu söylemek mümkün değil. Bölgenin işgaliyle birlikte santralde çalışan 11.000 personelin yaklaşık 9.000'inin, Ruslar tarafından uygulanan gözaltıları, saldırıları ve daha birçok tehlikeyi göze alarak reaktörlerin güvenli bir şekilde çalışmasını sağlamak için kaldığı biliniyor. Ukrayna Ulusal Nükleer Enerji Üretim Kuruluşu’nun (Energoatom) başkanı Petro Kotin’in geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, santralde çalışan bir işçinin dövülerek öldürüldüğünü, birinin ağır saldırıya uğrayarak üç ay hastanede kaldığını ve yaklaşık 200 işçinin de gözaltına alındığını bildirdi. Ayrıca, santralin Sovyet tasarımı olmasına rağmen sistemde yapılan güncellemeleri Rus mühendislerin aşina olmadıklarını ve bu yüzden santrali işletmelerinin pek mümkün olmadığını belirtti.


Zaporijya nükleer enerji santralinin son günlerde sıkça bombalanması ve savaşın ortasında bulunması akıllara bir dizi felaketi ve tabiki de 1986 yılında yaşanan Çernobil felaketini getiriyor. Rusya ve Ukrayna bombardımanlar için birbirini suçlarken 25 Ağustos günü santrali şebekeye bağlayan son elektrik hattının yakınındaki kömürlü termik santralde çıkan yangınlar şebekenin bağlantısının iki kez kesilmesine sebep oldu. Yaklaşık 40 yıldır faaliyette olan santralin ilk kez ulusal şebekeyle bağlantısı kesildi. Zelenski, Rus bombardımanının Avrupa'nın en büyük tesisi olan reaktör kompleksinin 750 kV'luk elektrik hattının bağlantısını kestiğini söyledi. Yedek dizel jeneratörlerin, santraldeki soğutma ve güvenlik sistemleri için hayati önem taşıyan güç kaynağını sağladığını belirtti ve santrali işleten Ukraynalı teknisyenlere teşekkür etti. ABD santralin kapatılması çağrısında bulunurken BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise reaktör kompleksini çevreleyen alanın askerden arındırılması çağrısında bulundu. Avrupa’nın nükleer felaketten kıl payı kurtulduğu söylenebilir. Olası bir nükleer kaza radyasyonu kıtanın dört bir yanına yayabilir. Uzmanlar, santralin kullanılmış nükleer yakıt havuzlarının ya da reaktörlerinin zarar görme riski konusunda uyarıda bulunuyorlar. Reaktörler için en büyük risk su arzındaki düşüşten kaynaklanıyor. Basınçlı su ısıyı reaktörden uzaklaştırmak ve nötronları yavaşlatarak Uranyum 235'in zincirleme reaksiyonuna devam etmesini sağlamak için kullanılıyor. Eğer su kesilirse ve dizel jeneratörler gibi yardımcı sistemler olası bir saldırı nedeniyle reaktörü serin tutamazsa, nükleer reaksiyon yavaşlayacak ve reaktör hızla ısınacaktır. Böyle bir durumdaki yüksek sıcaklıklarda ise zirkonyum kaplamadan hidrojen açığa çıkabilir ve reaktör erimeye başlayabilir. Ancak uzmanlar reaktörleri barındıran binanın radyasyonu içerecek ve büyük darbelere dayanacak şekilde tasarlandığını, yani burada büyük bir sızıntı riskinin hala sınırlı olduğunu söylüyor. Yale School of Management profesörü Paul Bracken ise radyasyon sızıntısı durumunda 1986'da Çernobil reaktöründe meydana gelen kazada olduğu gibi radyasyonu potansiyel olarak geniş bir alana yayabileceğini söyledi. Santraldeki arızanın yüzlerce ya da binlerce insanı öldürebileceğini ve çevresel olarak Avrupa'ya kadar uzanan çok daha geniş bir alana zarar verebileceğini belirtti.


Energoatom'un başkanı geçtiğimiz aylarda yaptığı başka bir açıklamada Rus mühendislerin santrali ulusal şebekeden kalıcı olarak ayırmak ve bunun yerine Rus elektrik şebekesine bağlamak için bir plan hazırladıklarını söyledi. Bu durum, Ukrayna’nın Rusya'nın hatları kasıtlı olarak kesebileceğinden korkmasına sebep olurken Eylül ayının başında benzer bir şebeke kesintisi daha gerçekleşti. Eylül ayının başında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) başkanının liderliğinde bir uzman ekibi; santralin durumu, işleyişi ve oluşan zararla ilgili iddiaları açıklığa kavuşturmak amacıyla bir güvenlik denetimi için santrale gitti. Yayınladıkları raporda santralin bazı bölümlerinde halihazırda hasar meydana geldiği ve devam eden bombardımanın radyoaktif maddelerin çevreye salınımı da dahil olmak üzere daha kötü sonuçlar doğurabileceği belirtiliyor. Çok yüksek seviyelerde radyasyona maruz kalmanın kısa vadede cilt yanıklarına, mide bulantısına, kusmaya ve bazen de ölüme neden olabileceği belirtilirken uzun vadede ise kanser ve kardiyovasküler hastalıklara neden olabileceğinin altı çizildi. Raporda ayrıca, santral çevresinde bir güvenlik bölgesi oluşturulması da dahil olmak üzere askeri araçların neden olduğu fiziksel hasardan kaynaklanan bir nükleer kazayı önlemek için geçici önlemler alınması çağrısında bulunuldu. Ukraynalı işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesinin de altı çizilen raporda şu anki durumun sürdürülebilir olmadığının ve nükleer güvenlik üzerinde etkileri olan personelin hata yapma olasılıklarının artabileceğinin uyarısı yapıldı.


Eylül ayının sonuna gelindiğinde ise Putin aralarında Zaporijya'nın da bulunduğu dört Ukrayna bölgesinin resmen ilhakını açıkladı ve bu bölgeleri Rusya Federasyonu'nun dört yeni bölgesi olarak kamuoyuna sundu. Putin bu açıklamaları yaparken Energoatom, Zaporijya nükleer enerji santrali başkanı Murashov’un nükleer tesisten yakınlardaki bir kasabaya doğru yol alırken Rus güçleri tarafından tutuklandığını açıkladı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Murashov'un gözaltına alınmasının santralin güvenli bir şekilde işletilmesini tehlikeye attığını belirten açıklamalarına takiben birkaç gün içerisinde Murashov serbest bırakıldı. Gerilimin giderek arttığı bölgede gerçekleşen başka bir olay ise santralin Putin'in ilhak ettiğini açıkladığı bölgelerden birinde yer almasından kaynaklanıyor. Putin, bu ayın başında santralin tamamının devralınması talimatını verdi ve santralin artık Rusya’ya ait olduğunu ilan etti. Karşılık olarak, Ukrayna ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise tesisin Ukrayna’ya ait olduğunu açıkladı. Bunun ardından Rusya’nın başlattığı ve ülkenin enerji altyapısını hedef alan dört günlük bombardıman santralin tüm dış gücünü kaybetmesine ve acil durum dizel jeneratörleriyle çalışmasına sebep oldu. Ukrayna Enerji Bakanı Herman Halushchenko’nın verdiği bir röportajda Ukrayna’nın 10 Ekim’den itibaren Rusya'nın ağır füze saldırısı altında olduğunu ve ülkenin enerji altyapısının %30'unun hasar gördüğünü bildirdi. Santralin Ukrayna şebekesine bağlanması da dahil olmak üzere yapılan onarım çalışmalarının ardından elektrik şebekesinin şimdilik istikrara kavuştuğu biliniyor.


Geçtiğimiz ay, UAEA tesis çevresinde bir nükleer güvenlik ve emniyet bölgesi oluşturulması çağrısında bulunmuştu fakat şu an tam olarak böyle bir bölgenin varlığından söz etmek mümkün değil. Rusya’nın ilhak açıklamalarıyla birlikte giderek tırmanan gerginlik ise uluslararası örgütlerin ve nükleer gözlemcilerin yetkilerinin ne kadar sınırlı olduğunun bir kanıtı niteliğinde. Santralin Ukraynalı personelden devralınması mümkün değil ve bu durum gözlemcilerin sadece kısıtlı denetimler yapabileceğini işaret ediyor. Her geçen gün süregelen çatışmalar Zaporijya nükleer enerji santralini patlamaya yakın bir saatli bomba haline getiriyor. Ukrayna, Rus işgali altındaki bölgenin boşaltılmasını talep etse de büyük ve yerleşik bir nükleer enerji programının tesisleri arasında ilk kez askeri bir çatışmaya şahit olan dünya, yaşanılan bu duruma hala sürdürülebilir bir çözüm bulmuş değil.

bottom of page