İklim değişikliğinin ekosistemlere etkisi, biyolojik çeşitliliğe verdiği hasar bütün insanlık için büyük tehditler oluşturmaya devam ediyor. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş ikinci ayını doldurmak üzereyken ülkeler iklim hedeflerine ulaşmak için düşünmeyi ve harekete geçmeyi bir süreliğine bırakmış gibi duruyor. Ülkeler birçok alandaki önceliklerini ve politikalarını yeniden gözden geçiriyor. Siyaset gündeminin ana konusu Rusya’nın Ukrayna’yı işgali olmaya devam ettiği takdirde iklim krizinin etkilerinin hafifletilmesi adına yapılan yatırımlar şimdilik daha fazla askeri harcamanın gölgesinde kalabilecek gibi gözüküyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlamasından birkaç gün sonra Birleşmiş Milletler tarafından iklim değişikliğinin milyarlarca canlının yaşamını ne ölçüde etkileyip doğayı nasıl tehlikeli bir şekilde harap ettiğini ortaya koyan Şubat Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporu yayınlandı. Bu raporda iklim krizinin etkilerinin her geçen gün hızlı bir şekilde arttığı belirtilirken Birleşmiş Milletler genel sekreteri, ülkelerin Rusya'nın artan saldırganlığına yeşil enerji yerine fosil yakıt kullanımını artırmaları durumunda Ukrayna'daki savaşın iklim üzerindeki küresel hedefleri erişilemez hale getirme riski taşıdığı konusunda uyardı. Aynı zamanda belirlenen iklim hedeflerine ulaşmadaki gecikmelerin ölümle sonuçlanacağını ekledi. Savaşın getirdiği karmaşayla birlikte bu rapor doğal olarak yeterince dikkat çekemedi ve göz ardı edildi. Yine de sonrasında belirli kesimler ve çevreci örgütler tarafından rapora dikkat çekilmeye çalışıldı. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Avrupa ülkelerinin Rusya’ ya olan fosil yakıt bağımlılıklarının ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha gösterdi. Avrupa Birliği Rusya’ya ve Putin’e her ne kadar birçok alanda yaptırım uygulasa da enerji alanında hala herhangi bir yaptırım ortaya koymayarak Rusya’dan doğal gaz almaya devam ediyor. Bu devamlılık geçtiğimiz günlerde Ukrayna cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky'nin ekonomi danışmanı Oleg Ustenko’nun da belirttiği gibi dünya Rusya'ya petrol için günde 700 milyon dolar ve doğal gaz için 400 milyon dolar ödeyerek bir yandan Putin’in savaşını finanse ediyor.
Dünyanın en büyük fosil gaz ve petrol ihracatçısı olan Rusya, Ukrayna’yı işgalinin başladığı günden bugüne Avrupa Birliği’ne ısınma amaçlı, araba motorlarını çalıştırmak ve elektrik üretmek gibi kullanım alanları için 11 milyar Eurodan fazla fosil yakıt sattı. Her ne kadar Avrupa Birliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlamasından sonra kısa süre içerisinde yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak için rüzgâr türbinleri ve güneş panellerinin daha hızlı kurulacağı planlar açıklasa, Almanya elektrik arzını karbondan bağımsızlaştırmak için 2035 yılına kadar 200 milyar Euro ayırdığını belirtse de Rusya’dan alınan yakıt miktarında herhangi bir azalma bulunmuyor. Diğer bir yandan ise ülkeler Rusya’dan alınan fosil yakıt miktarını azaltmak için başka ülkelerden gelebilecek fosil yakıtlarla Rus gazını değiştirmek için yollar arıyorlar. Süregelen savaş ve ülkelerin uyguladıkları politikalar çevreci kuruluşlardan çeşitli eleştiriler topluyor. İklim bilimciler Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı bir fosil yakıt savaşı olarak adlandırırken bu bağımlılığın sona erdirilmemesinin her geçen gün iklim hedeflerine ulaşılmasını engelleyeceğini vurguluyorlar.
Savaşın devam ettiği Ukrayna'da çevreye verilen zararın boyutu şu an tam olarak tespit edilmiş değil. Orta Asya-Kafkasya Enstitüsü ve İpek Yolu Araştırmaları Programı tarafından yapılan araştırmaya göre, Rus ordusunun Çeçenistan’a girmesiyle birlikte Rusya, Çeçen topraklarının yüzde 30'unu kirletti ve şu an hala olması gereken çevresel koşullar bölgede yeterli seviyeye ulaşmış değil. Tarım arazilerinin ise yarısı hala ekim yapılacak durumda değil. Silahlı Şiddet Eylemi'nin (AOAV) yakın tarihli bir raporuna göre ise Ukrayna'nın Donbas bölgesinde bulunan yaklaşık 36 mayın sular altına gömüldü ve mayınların suya metan gazları ve ağır metaller salmış olma ihtimali çok yüksek. Bu ihtimal Ukrayna’daki su kaynaklarının yüksek oranda kirlendiği ve kirleneceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, sıcak çatışmalara sahne olan ve hala Rus kuşatması altında bulunan Ukrayna’nın Mariupol şehri ise çevrecileri olası bir demir çelik fabrikasının zarar görmesi halinde çevreye yayılacak olan hasar konusunda tedirgin etmektedir. Askeri faaliyetlerin sebep olduğu emisyon artışı, endüstriyel ve yakıt depolama tesislerinin tahribatının neden olduğu döküntü ve zehirli atıklar, ağır metallerin sebep olduğu su ve toprak kirliliği savaş devam ettikçe giderek artıyor. Üstüne Rus ordusunun attığı bombalar ve kullandığı silahlardan kaynaklanan kimyasalların mahsul ürünlerine, tarım arazilerine ve vahşi yaşama olan yıkıcı etkisi göz önüne alındığında Ukrayna’nın eski haline dönebilmesi için on yıllar süren bir süreçten geçmesi gerekebilir.
Savaş bittikten sonra belki de daha derinden hissedilecek olan iklim krizinin etkileri şu an için ülkelerin gündeminde ilk sırada olmasa da bunun geçici bir durum olduğunu bilmek gerek. Her ne kadar Ukrayna’da devam eden savaş günümüzde durumu çözümsüz bir noktaya taşımış olsa da dünyanın geri kalanın sağlayacağı görece küçük katkılar bile iklim krizi ile mücadelede yüksek önem taşımaktadır. Örneğin, Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre göre Avrupa Birliği ülkelerinin içindeki bir evindeki termostatı ortalama 22 santigrat derecenin üzerindedir ve bunu 1 derece düşürmek bile gaz talebinin yüzde 7 oranında azalmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda atılacak her adım daha yaşanabilir bir dünya ve nesiller için umut verici olacaktır.
ความคิดเห็น