top of page
Synergy Logo TR.png

Sürdürülebilirliğe Üniversitelerden Başlamak - Gökberk Bilgin


Dünyamızın değişimi son yıllarda hızlanarak artmaya başladı. Teknolojinin hayatımıza getirdiği yeniliklerle birlikte yaşam alışkanlıklarımız da değişirken kendimizi tüm gezegeni etkileyen koronavirüs ve küresel ısınma problemiyle karşı karşıya bulduk. Son yıllarda sayıları oldukça artan çalışmalar mevcut yaşam tarzımızın sürmesi ile bu gezegende harcayabileceğimiz yılların sınırlı olacağını ortaya koyuyor. Bu çalışmaların gerçeği tamamen yansıttığını düşünebilir ya da onları görmezden gelebiliriz. Ancak, önümüzdeki dönemde karşılaşma ihtimalimizin olduğu problemleri aşabilmek için bugünden hazırlıklara başlamamız gerektiğini inkâr edemeyiz.


İklim değişikliği vb. uzun vadeli sorunlarla karşılaşıldığında ilgili mücadele genellikle iki ana başlık üzerinden ele alınıyor. Bunlardan ilki var olan alışkanlıklarımızı değiştirerek, ikincisi ise teknolojimizi geliştirerek küresel ısınmanın hızını düşürmeyi ve çevreye verdiğimiz zararı azaltmayı amaçlıyor. Her iki alanda da gerekli adımları atabilmek için insanlara beşerî sermaye kazandıran üniversitelere bu noktada önemli sorumluluklar düşüyor. İklim değişikliğinin temel sebebi olarak gösterilen enerji sektörünün faaliyetleri kapsadığı alan itibariyle pek çok farklı etkenden etkilenen oldukça dinamik ve heyecan verici bir alan. Üniversitelerde farklı fakültelerin bir şekilde paydaş olabildiği bu sektörde birlikte iş yapabilme becerimizin kalitesi küresel ısınma vb. sorunlarla karşılaştığımızda üreteceğimiz çözümlerin kalitesini gösterecek.


Bu nedenle sürdürülebilirlik alanında yapılacak çalışmalarda gelecekte karar alıcı noktalara gelecek öğrencilerin üniversitede gerekli becerileri kazanabilmesi gerekiyor. Sürdürülebilirlik kelimesi henüz herkesçe kabul edilmiş bir tanıma sahip değil çünkü önceliklerin farklı ele alınması anlamın farklı algılanmasına neden olabiliyor. Bu yazıda kullanılan sürdürülebilirliği bir organizasyonu mevcut kaynaklarıyla bugünün ve geleceğin gerekliliklerine göre taşıyabilmek ve bu işi yapış şeklini sürekli geliştirebilmek olarak düşünebilirsiniz.


McKinsey tarafından geçtiğimiz aylarda yayınlanan “Solving the net-zero equation – 9 requirements for a more orderly transition” adlı raporda sürdürülebilirliği sağlamada teknolojik dönüşümün öneminin yanında sosyoekonomik etkilerin yönetilmesi, toplumun değişime ikna edilebilmesi ve güçlü kurumların inşa edilmesinin önemine değiniliyor. Önümüzdeki dönemde devletlerin ve şirketlerin dönüşümünde bu adımların her birinin doğru şekilde atılması önemli olacak. Dolayısıyla üniversitede bu alanın pratiğini yapabilmiş olan öğrenciler iş hayatlarına önemli bir tecrübeyle başlama fırsatı yakalarken aynı zamanda üniversite kampüslerini dönüşümün öncü merkezleri haline getirebilirler.


Peki bu aşamada üniversite olaya nasıl yaklaşmalı? Bu konuda pek çok farklı görüş bulmak mümkün. Wendy Steele ve Lauren Rickards tarafından yazılan The Sustainable Development Goals – A Transformative Agenda isimli kitapta kurumsal taahhüt ve yenilik kültürün güçlülüğüne göre değişen dört farklı yaklaşımdan söz ediliyor. Bunlardan olumlu ve olumsuz iki uçta yer alanları incelediğimizde kurumsal taahhüttün az ve yenilik kültürünün yaygın olmadığı kampüslerde üniversite içindeki etkileşimin zayıf ve birbirinden kopuk olacağı anlatılıyor. Öte yandan üniversite eğer bu alanda adım atmayı güçlü bir şekilde taahhüt eder ve inovasyon için uygun ortam sağlanırsa bu şekilde yapılacak faaliyetlerin dönüştürücü olacağına odaklanılıyor. Bilkent Üniversitesi yönetimi bu akademik yılı “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan ederek kurumsal olarak bu alandaki faaliyetleri destekleyeceğini beyan etti. Dolayısıyla inovatif bir ortamın da sağlanması ile sürdürülebilirlik Bilkent Üniversitesi’nde dönüştürücü faaliyetlerle gerçekleşebilir.


Bu kapsamda Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi olarak üniversitemizin sürdürülebilirlik faaliyetlerine destek olabilmek adına tüm kampüsümüzü kapsayan bir platform oluşturarak sorunlarımızı beraber tespit etmek ve farklı bakış açılarımızı kullanarak çözüm önerileri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu platform güncel tasarım odaklı düşünme, veri analizi, problem çözme teknikleri vb. çalışmaların ışığında farklı disiplinlerde eğitim alan kişileri bir araya getirerek tespit edilen sorunlara detaylı çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlayacak. Örnek vermek gerekirse, üniversitedeki çöplerin geri dönüşüm oranlarını arttırmayı düşünebilirsiniz. Kampüste atıkların ayrıştırılması ve geri dönüşümü ile ilgili adımlar olsa da iyileştirilebilecek önemli bir alan olduğunu düşünüyoruz. Sürdürülebilir bir yaklaşımla bu sorunu ele aldığımızda tek boyutlu çözüm önerileri geliştirmek yerine süreçte karşımıza çıkacak farklı problemleri de çözebilecek bir sistem oluşturabiliriz. Kampüste çöpleri ayrıştırarak toplayabilmek için daha fazla çöp kutusuna ihtiyaç duyuyorsak tüm süreci tasarlayabiliriz. Bunun için Bilkent kampüsünde oluşan günlük çöpün verisi ile birlikte farklı tipteki atıkların kampüsün hangi bölgelerinde daha yoğun olduğu ile ilgili çalışma yapılarak başlanabilir. Daha sonra hangi bölgede ne kadar çöp kutusu olması gerektiği ile ilgili optimizasyon çalışması mühendislik bölümü öğrencileri tarafından yapılabilir. Bununla birlikte çöp kutularının tasarımı ve atıkların ayrıştırılmasında insanların nasıl teşvik edileceği ile ilgili konularda psikoloji ve iç mimarlık bölümü katkı sağlayabilir. Yukarıda bahsettiğimiz alışkanlıkların değişmesi noktasında hepimizin aklına gelen kısıtlamacı ya da cezalandırıcı yaklaşımın yerine bilimsel yöntemler ışığında insanların isteyerek gerekli davranışları sergilemelerini teşvik edecek şekilde bir düzen oluşturulabilir. Tasarlanan bu kutular Bilkent Holding bünyesinde bulunan Tepe Home gibi ilgili şirketler tarafından üretilebilir. Operasyonun ekonomik analizi tarafında iktisat bölümü, atıkların kampüsten sonraki gideceği yerlerle ilgili görüşmede sosyal bilimlerde yer alan öğrenciler destek sağlayabilirler. En sonunda da projeye destek veren kişilerin yarattıkları etkiyi görebilmelerini sağlayarak katkının sürekliliği sağlanabilir. Bu aşamada da iletişim ve tasarım bölümünün desteği sürecin nasıl ilerlediğini aktarmada önemli destek sağlayabilir ve çeşitli içerikler üreterek sürecin işe yaradığını herkese gösterebilirler. Yapılan işin çıktıları takip edilecek ve her senenin sonunda marjinal iyileştirmeler yapılarak daha efektif bir sistem oluşturulacaktır. Böyle bir platformun oluşturulması halinde bu gibi onlarca farklı sorun üzerinde düşünülmeye ve çözüm önerileri oluşturulmaya başlanacaktır. İşin güzel yanı tüm projelerin hepsinin başarıya ulaşma zorunluluğunun bile olmamasıdır. Teknik kapasitemizin yetmeyeceği yerde başarılı olabileceğini gösterebileceğimiz projeler daha sonra üniversitenin profesyonel hizmet almasıyla bile gerçekleştirilebilir. Özetle kampüs içinde çoğunluğu kapsayıcı projeler geliştirilirken ilgili olabilecek tüm bölümlerden destek istenmesi beşeri sermayenin en etkili şekilde kullanılabilmesini sağlarken detaylara hassasiyet gösterilmesi yapılan işin sürdürülebilirliğini güçlendirir. Bilkent mensuplarının kampüsün işleyişiyle ilgili bu süreçte yer alması onların yapılan çalışmaların daha fazla sahiplenilmesine ve başarılı şansının artmasına olanak sağlayacaktır.


Bu sistemi sürekli hale getirmek ve her sene yeni çalışmalarla kampüste iyileştirmeler yapmak kampüsü çağın gerekliliklerine göre geliştirirken bu çalışmalara katkı sağlayan öğrencilerin çalışma hayatlarına geçtiklerinde kullanabilecekleri donanımı ve tecrübeleri olmasına olanak sağlar. Benzer çalışmaların diğer üniversitelerde uygulanmasının başlamasıyla birlikte oluşacak kitle iş dünyasına girmeye başladığında ise orayı dönüştürmeye başlayarak iklim dönüşümünde atılan adımların çoğalmasına destek olabilir.


Son günlerde Netflix’te gösterimine başlanan Don’t Look Up filminde insanların sistematik bir duyarsızlıkla dünyanın sonunu getirişi anlatılıyor. Söz konusu iklim değişikliği olduğunda da gerçek bu durumdan çok farklı değil. Çözümün ise bu konuda çalışma yapmak isteyen insanları bir araya toplamaktan ve sürekli iyileştirmeler yaparak yaşam tarzımızın sürdürülebilir olmasından geçtiğine inanıyoruz. Üniversite kampüsleri ise ilk adımı atmak için en doğru adreslerden biri çünkü farklı disiplinden pek çok yüksek birikimli insanlara ev sahipliği yaparken gezegeni korumak için yapılması gereken işlerin denenebileceği küçük ölçekli bir çevre de sunuyorlar. Tüm okurlarımıza güzel bir yıl dilerken bu projenin tasarımı aşamasında desteklerini veren Erkin Sancarbaba, Halil Öztürk, Başak Bozoğlu ve Mustafa Eray Yücel’e teşekkürlerimi sunarım.

Comments


bottom of page