top of page
Synergy Logo TR.png

Tartışmalı Bir Güç: Küçük Modüler Reaktörler - F. Yaren Öztürk


Yirmi yıl öncesinde belki de iklim krizinin ayak seslerinden bahsetmek mümkünken günümüzde iklim krizinin beraberinde getirdiği iklim değişikliklerini fark etmemek mümkün değil. Ülkeler, iklim değişikliğinin en temel sebeplerinden biri olan karbon salınımını azaltmak ve etkilerini en aza indirmek için petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların kullanımı konusunda çeşitli kararlar alıyor. Bazı kesimler ise rüzgâr, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının bu mücadelede yetersiz kalabileceği sonucuna varıyor. Fikir ayrılıkları ortaya çıktıkça tartışmalı bir konu olan nükleer enerjiye ve yeni nesil küçük modüler reaktörlere gösterilen ilgi yeniden canlanıyor.


Küçük modüler reaktörler (SMR’ler), özetle alışılagelmiş nükleer reaktörlerin üretim kapasitesinin yaklaşık üçte biri olan birim başına 300 MW'a kadar güç üretme potansiyeline sahip özel olarak geliştirilmiş mini reaktörlerdir. 1950’li yılların başından itibaren ABD donanmasındaki gemilere ve denizaltılara küçük bir alanda güvenli bir şekilde enerji üretmek için kullanılmışlardır. 1979 yılında Three Mile Island'da meydana gelen kaza ve 1985 yılında yaşanan Çernobil felaketi sonucu uygulanan çeşitli kısıtlamalarla kullanımı ciddi derecede azaltılmıştır. Nükleer enerji, rüzgâr ve güneş enerjisinin aksine enerji üretmek için hava koşullarından etkilenmez. Gaz ve kömürün aksine minimum karbon ayak izine sahiptir. Nükleer enerji, temiz enerji üretiminde güçlü bir kaledir. Yeniden kullanımının yaygınlaşması için risklerin en aza indirilmesi, potansiyel sorunların iyileştirilmesi, ölçeklenebilir olması ve maliyetinin azaltılması önemli noktalardır.


Yaygın olarak kullanılan nükleer santraller gibi küçük modüler reaktörler de ısı ve enerji üretimi için nükleer fisyondan yararlanırlar. Bu santrallerin boyutu ile kıyaslandığında daha küçük boyuttalardır ve nükleer enerjiye ulaşımın zor olduğu yerlere kurulmaları mümkündür. Rüzgâr çiftlikleri ve güneş enerjisi santrallerine kıyasla daha az yer kaplarlar. Reaktörleri oluşturan parçaların büyük bir oranının fabrikada üretilmesi mümkündür. Teslimat yerine montaj için parçalar halinde gönderilebilmektedir. Bununla büyük ölçekli enerji üretim santrallerine göre maliyetin ve inşaat süresinin azaltılması amaçlanmıştır. Geliştirilme aşamasında olan bazı SMR modelleri soğutucu olarak su kullanırken bazı tasarımlarda soğutucu olarak erimiş tuz ve metallerkullanır. SMR tasarımları normal reaktörlere kıyasla daha basit bir yapıya sahiptir. Güvenlik sistemi ise daha çok çalışma basıncı ve düşük güç gibi reaktörün özünde olan güvenlik özelliklerine ve pasif sistemlere dayalıdır. Pasif sistemler şöyle bir avantaj sağlamaktadır: Herhangi bir acil durumda pasif sistemlerin bağlı olduğu konveksiyon, kendi kendine basınçlandırma ve doğal sirkülasyon gibi fiziksel olaylar sayesinde sistemlerin kapatılması için herhangi bir insan müdahalesine ya da herhangi bir güce gerek duyulmamaktadır. Arttırılan güvenlik önlemleriyle çevreye radyoaktif maddelerin salınımı ihtimali yüksek ölçüde azaltılmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda geliştirilmekte olan SMR tasarımlarında olası riskleri azaltmak için yeni tür yakıt ve yedek acil durum sistemleri üzerine de çalışmalar yürütülmektedir.


Ağustos 2021’de yayınlanan BM raporunda iklim değişikliğini azaltmak ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için nükleer enerjiye ihtiyaç olduğu vurgusu yapılıyor. Bununla birlikte küçük modüler reaktörlerin önemli bir rolü olduğu söyleniyor. Günümüzde 18 ülkede 70'ten fazla SMR tasarlanıyor ve geliştiriliyor. Dünyada bir ilk olan yüzer nükleer santrali Mayıs 2020’de Rusya’da faaliyete başladı ve iki adet 35 MW’lık SMR'den enerji üretimi sağlanıyor. Çin, 2026 yılında Hainan adasında inşa edilen SMR üzerinde çalışmalara başlamayı hedefliyor. Romanya, 2028 yılına kadar SMR’lerin kullanıma girmesini ve bununla birlikte 2032 yılına kadar ülkedeki kömür kullanımını büyük ölçüde azaltmayı amaçlıyor. Rolls Royce’un 2030 yılında İngiltere’de ilk santrali faaliyete geçirmesi bekleniyor. Rolls Royce’un üreteceği SMR’ler sayesinde ülkenin enerji bağımsızlığını kazanması ve nükleer enerji teknolojisinin önemli üreticilerinden biri haline gelmesi hedefleniyor. ABD’de ise Bill Gates’in kurduğu TerraPower şirketinin Natrium reaktör projesi olan SMR’nin, kömür üretiminde ilk sıralarda yer alan Wyoming eyaletine inşa edilmesi planlanıyor. Bu ülkeler dışında Kanada, Güney Kore ve Arjantin gibi ülkeler de SMR’ler üzerinde çeşitli çalışmalar yürütüyor.


SMR’ler her ne kadar dünya çapında geliştirilmeye ve yatırımlar almaya devam etse de nükleer enerjiye tereddütle yaklaşan ve eleştiren bir kesim de bulunuyor. SMR’lerin normal nükleer reaktörlerden daha kolay ve daha ucuz bir maliyetle inşa edileceği doğru olsa da, rüzgâr türbini ya da güneş paneli kurmaya kıyasla daha ucuz olacağına dair bir kanıt bulunmuyor. Bununla birlikte SMR’lere ayrılan finansmanın yenilenebilir enerjiye yapılacak olan yatırımları riske atmasından ve asıl odağın yenilenebilir enerjiden nükleer enerjiye kaymasından endişe edenler var. SMR’lerin güvenliği de tartışma konularından biri. Üretilecek olan radyoaktif nükleer atıkların nasıl depolanacağı ve herhangi bir kaza durumunda ortaya çıkabilecek tehlikelerin nasıl üstesinden gelineceği konusunda bir fikir birliğine ulaşılmış değil. Aynı zamanda kurulacak olan reaktörlerin, ülkelerin nükleer silah yapma olasılığını arttırdığı da eleştiriler arasında.


Hükümetler 2050 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşmak için sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltmaya yönelik çalışmalar sürdürürken uygun maliyetli ve güvenli, düşük karbonlu enerji kaynaklarına olan ihtiyaç günden güne artmaktadır. Nükleer enerji, her ne kadar tartışmalı bir konu olsa da dikkate değer bir düşük karbon teknolojisidir. Nükleer enerji tamamen risksiz değildir ama bütün enerji kaynaklarının kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır. Bugün dünyada bütün enerjinin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmasının mümkün olmadığı bir gerçektir. Bu noktada düzenli olarak nükleer enerji üretme kabiliyetine sahip SMR'ler yenilenebilir enerji üretiminin tamamlayıcı bir ayağı olabilirler.

bottom of page