top of page
Synergy Logo TR.png

Tekstil Sektöründe Yeşil Aklama Stratejileri - Nur Durmaz


Yeşil aklama yani “Greenwashing”, 20. yüzyılda çevreci bir birey olan Jay Westerveld tarafından, otelleri eleştirmek üzerine kullanılan bir terimdir. Greenwashing yabancı bir yerim olsa bile, şirketlerin ve üreticilerin yapmış olduğu hataların dışa vurumudur ve buna sıkça rastlanabilir. Bu terim, insanları etkilemek isteyen ve toplumsal bir imaj yaratmak isteyen kurumların, şirketlerin veya kuruluşların, çevre adı altında yapmış oldukları olumlu etkilere rağmen aslında aslında durumun bu şekilde olmaması adına kullanılır. Yani bir şirket, çevre için bir şeyler yaptığını iddia etse bile, aslında diğer taraftan çevreye zarar vermesi durumuna “Greenwashing” denir.


Aslında düşünülenden daha fazla olan yeşil aklama, küçük şirketlerin büyümek için kullandıkları bir yöntem olsa bile, büyük ve çevreye zarar vermemeleri beklenilen büyük şirketlerin ve ürünleri “çevreci” adına satılan markaların bile bugün greenwashing yaptıkları görülmektedir. Buna en büyük örnek H&M ve Zara gibi büyük markalardır. Fast Fashion yani hızlı moda, Greenwashing’i tetiklemektedir. Trendlerin hızlı şekilde değişmesi ve hızlı haberleşme ile insanların birbiri ile moda yarışına girmesi ile tüketim açlığından kaynaklanan Fast Fashion, insanların normalde 2 ay değil, 4-5 sene giydikleri ve tükettikleri ürünleri daha ucuz bir materyal ile yapıp, daha uygun fiyatlara satmasına denir. Fast Fashion ile kullanılan ürün daha çabuk bozulur ve çürür. Bu nedenle de insanlar aynı veya benzer ürünü almak ister. Daha kaliteli bir ürün almak isteyen ve daha uzun kullanmak isteyen bir birey, normal fiyatından çok daha pahalı olan bir ürün almak zorundadır. Türkiye ekonomisine bakıldığı zaman, asgari ücretli bir bireyin çok pahalı bir ürünü satın almaması veya almaması normal olmakla birlikte, bir pantolona 1000 TL vermesi beklenmemelidir. Tabii, sık sık alınan bu kıyafetler, H&M ve Zara gibi markalardan gelmektedir.


H&M yaklaşık 2-3 senedir, doğal pamuk ürünleri kullanılan ya da geri dönüştürülmüş materyalli ürünler üretmektedir. “Better Cotton Initiative” denilen kurum ile pamuklar zararlı kimyasallardan uzak tutulmuştur ve bu pamuklar işçi haklarına uyularak üretilmiştir. Fakat H&M bunun reklamını verirken aynı anda Fast Fashion yapan markaların başında gelen isimlerden bir tanesidir. Bundan 2-3 sene önce, insanlar alışveriş yaparken ucuz ve kaliteli bir malı olduğu için H&M’i tercih ederlerdi, şu an ise maalesef ki Fast Fashion ile karşı karşıyalar. Çevre ve insan sömürüsü ile üretilen malların yanı sıra, geri dönüşüm adı altında pahalı ürünler de satılarak, tüketicilerin hassasiyeti ile prim yapılmaktadır.


Greenwashing 7 farklı şekilde yapılabilir.


1) İnsanların kolayca erişebildiği kanıtlanabilir çevreci yaklaşımların ya da üçüncü bir taraf tarafından sertifika alınmamış sözde çevreci ürünlerin imalatıdır.

2) Tüketici tarafından çok basit bir şekilde zararlı bir madde kullanıldığı fark edilebilen ürünlerde “%100 doğal” ya da “tamamen doğal, zararlı ürün kullanılmamıştır” yazılarının bulundurulmasıdır.

3) Ürünün reklamının, üçüncü parti onayı izlenimi verilerek, resimler ve sloganlar kullanılarak yapılmasıdır.

4) Diğer önemli konulara bakılmadan, üretilen ürünün hammaddesinin çevreci olduğu iddia edilir.

5) Doğru olabilecek bir iddia olmasına rağmen, çevre için daha güvenli ürünler arayan bireyler için önemsiz olan iddialardır.

6) Ürünler için doğru bir iddia olsa bile, tüketicinin daha büyük bir çevreci oluşumdan uzaklaştırılmasıdır.

7) Çevreci olarak düşünülen iddiaların tamamen yanlış olmasıdır.



Yukarıda sıralanan greenwashing türlerine bakıldığı zaman, aslında bir ürünün gerçekten çevreci olup olmadığının, tüketiciler tarafından sorgulanmasının gerekli olduğu görülmektedir. Etiketler, resimler ve sloganlar insanları çekmektedir. Yeşil market adı altında satılan her ürün, çevreci bir şekilde üretilmemiş olabilir ve bu bireyleri yanıltabilir. 2019 senesinde Norveçli tüketici hakem heyetinden çıkan bir karara göre, H&M’in “Bilinçli” adı altında satılan ürünlerin, sürdürülebilir olup olmadığı bilgisinin yeterli olmadığı görülmüştür.


Tüketiciler bu konuda farkındalığa sahip olduklarında, daha kolay bir şekilde yeşil aklamadan korunabilirler. Farkındalığa sahip olmanın yanı sıra, aldıkları kıyafetleri üreten markalar hakkında daha fazla bilgiye sahip olmaları önemlidir. Eğer gerçekten sürdürülebilir bir ürün almak isteniyorsa, bu konuda üreticiye sorular sorulabilir ya da etiketinde yazan materyallerden sürdürülebilir olup olmadığı anlaşılabilir. Etiketin üzerinde yazan “Tamamen organik materyaller ile yapılmıştır.” gibi yazılara aldanmamak, gerçekten sürdürülebilir olan ürünler ile kıyaslayabilmek gerekir. En basitinden ise, alınacak kıyafet sayısı en aza indirilerek sürdürülebilir olunabilir. Tabii ki verilen bu önerileri hızlı moda anlayışının olduğu bir dünyada yapmak çok zordur. Bu nedenle, ülkelerin yeşil aklamayı denetleme sistemlerinin bu noktada çok büyük önemleri vardır. Sadece ülkelerin değil, aynı zamanda uluslararası örgütlerin de yeşil aklama için politika oluşturmaları ve ülkelere destek olmaları, yeşil aklama ile başa çıkmanın en başarılı yollarından bir tanesidir. Avrupa Birliği Komisyonu’nun çalışmaları bu konuda 2020 yılında artmaya başlamıştır. Avrupa Parlamentosunda da görüldüğü gibi, daha yeşil bir dünyayı önemseyen insanların sayısı hayli artmış, bu bağlamda da insan çoğunluğu ile birlikte tüketim açlığının getirdiği problemlerin üstesinden gelebilecek politikalara yol açılmıştır. Yeni Tüketici Gündemi stratejileri kapsamında, Kasım 2020’de Avrupa Komisyonu yeşil aklama sorunu için çalışmalar yaptığını açıklamıştır. Bu çalışmalar sadece politika yapıcılar arasında kalmayacaktır. Tüketicinin rolü çok önemlidir. Onların sürdürülebilir ürünlere olan güvenli erişimi ve sürdürülebilirlikte çok büyük bir rol oynadıklarının farkında olmaları gerekmektedir. Tabii, en sonunda, çevreci ve sürdürülebilir bir tüketim tercihi ortadan kalkmalı, bir hayat tarzı ve bir norm olarak görülmelidir.

bottom of page