top of page
Synergy Logo TR.png

Türkiye’nin Plastik Atık ile İmtihanı - Nur Durmaz


Kitle üretimi 1950’lerde başlamış olan plastiklerin, günümüze kadar yıllık yaklaşık 1.5 milyon ton artarak yıllık 280 milyon tonlara gelmesi dünyayı kötü bir şekilde etkilemesi bazı ülkeleri plastikle savaşmaya zorlamıştır. Bunun tek sebebi bu bazı ülkelerin, diğer ülkelerin plastik atıklarını barındırmasından kaynaklanmıştır. Türkiye 2015 yılında, Avrupa’dan yaklaşık 33 bin metrik ton alırken, 2020 yılında bu sayıyı yaklaşık 700 bin metrik tona çıkararak, bu listenin başında yer almıştır. Sadece Birleşik Krallığın ürettiği plastik atıkların %40’ını Türkiye ithal etmektedir. Bu atıkların yarısı karma plastiktir ve karma plastiklerin geri dönüşümü oldukça zordur.


Türkiye kendi içinde plastik üretimini azaltmaya çalışan bir ülke dahi olsa, başka ülkelerin plastiklerini alması kendi içinde çevresel problemlere sebep olmakta ve Türkiye’yi ulusal alanda temiz olmayan, çevre kirliliğini önemsemeyen bir ülke konumuna sokmaktadır. WWF Raporuna göre, her Akdeniz ülkesi atıkların bir bölümünü yanlış yönetmektedir. Fakat, plastik üretimi ve tüketimi, ekonominin büyüklüğü ve mevcut atık yönetim sistemleri göz önüne alındığında, bu noktada en çok Mısır (%42.5) ve Türkiye(%18.9)’nin payı olduğu görülmektedir. Mısır ve Türkiye, her yıl 1,3 milyon ton ve 0,8 milyon ton işlenmemiş plastik atığı açık alanlara boşaltarak en büyük iki açık boşaltma kaynağı haline gelmişlerdir. Bunun yanında, kıyı şeritlerinin uzunluğu ve kıyı sularındaki yüksek plastik konsantrasyonları göz önüne alındığında, İtalya ve Türkiye Akdeniz'deki en fazla kıyı şeridi plastik döküntüsü biriktiren iki ülkedir. Bütün bunlara rağmen Türkiye, polietilen tereftalattan (PET) yapılmış su şişeleri ve gazlı içecek şişeleri ile polipropilenden (PP) yapılmış şişe kapakları , bazı yiyecek kapları ve küvetleri ithal etmeye devam edecektir. Plastiklerin tüketimi ve dışa atımı ile birlikte deniz ve sahil kirliliği artacaktır. Deniz ve sahil temizliği turizm için çok önemlidir. Fakat, kıyı şeridi temizliği de pahalı bir iştir. Birleşik Krallık'ta, plaj temizliği için yılda yaklaşık 18 milyon Euro harcanmaktadır.


Çin’in 2018 yılında getirdiği plastik atık ithalatı banı, gözleri Türkiye’ye çevirmiştir. Lakin, Türkiye’nin kendi başına ürettiği plastik atıklarla birlikte, plastik atık oranı, istenmeyen seviyelere ulaşmıştır. Araştırmacılar, 85 ülke için ekonomik önlemlere karşı küresel plastik ticaretiyle ilgili 11 yıllık verileri analiz etmiş ve plastik atık ithalatının düşük gelirli ülkelerde kişi başına düşen GSYİH'deki büyüme ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Türkiye’nin ekonomik açıdan sıkıntıda olan bir ülke olduğu düşünüldüğünde, buna ihtiyacı olması normaldir, fakat ekonomik büyüme için eğitim reformları, teknolojide gelişim, politika farklılıkları yerine diğer ülkelerin atıklarının alınması pek mantıklı bir çözüm değildir. Atık alımının ülkeye ve çevreye, özellikle de yanlış bir atık yönetimi söz konusu ise, birçok olumsuz etkisi vardır. İronik olan nokta ise, ekonomik açıdan sağlıklı olacağı düşünülen plastik atık alımının gelecekte çevre kirliliği ile birlikte bize finansal açıdan daha fazla yük olacağıdır. Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre, totalde tüketim malları sektöründe plastik kullanımının doğal sermaye maliyetinin deniz çevresi kirliliği veya plastiğin yakılmasından kaynaklanan hava kirliliği gibi sorunlardan kaynaklanan finansal etkilerle birlikte her yıl 75 milyar ABD doları olduğunu belirtmiştir.


2018 İnterpol plastik atık suçları raporu, Türkiye'yi yasadışı olarak depolanan plastik hurdaları ortadan kaldırmak için kasıtlı olarak atık yangınlarının başlatıldığından şüphelenilen yedi ülkeden biri olarak göstermiştir. Plastik üretimi, plastik alımı ve kullanımı ne kadar kötü ise, yasal olmadan, denetimsiz bir şekilde yakımı da hayli kötüdür. Denetimli olduğu sürece, plastik yakımından enerji sağlanabilir. Sonuçta plastik, tıpkı petrol gibi hidrokarbonlardan yapılmıştır ve kömür gibi enerji yoğunluğu fazladır. Ancak, atık yakmanın önünde birkaç engel vardır. Pahalı olmasının yanında, yakımı yapan tesisin yanında yerleşim olmamalıdır. Son olarak, atıktan enerji üretim tesisleri, dioksinler, asit gazları ve ağır metaller gibi düşük seviyelerde toksik kirleticiler yayma potansiyeline sahiptir. Modern tesisler, bu bileşikleri yakalamak için gelişmiş yıkayıcılar, çökelticiler ve filtreler kullanmaktadır. Dünya Enerji Konseyi'nin 2017 raporunda, "Bu teknolojiler, yakma tesisleri uygun şekilde çalıştırıldığı ve emisyonlar kontrol edildiği sürece faydalıdır." İstanbuldaki Eyüpsultan'daki Atık Yakma ve Biyometanizasyon Tesisleri buna iyi bir örnektir, ve bu tesislerde üretilen elektrikten birçok kişi yararlanmıştır.


Greenpeace Türkiye, Adana ve İzmir'de araştırmalarında buldukları, illegal plastik atıklarından dolayı Türkiye Plastik Çöplüğü Olmasın etiketi ile, Türkiye’ye ve tüm çevre dostu insanlara seslenmiştir. Bu protesto sayesinde, 18 Mayıs 2021 yılında, Resmi gazetede yayımlanan tebliğe göre plastik atık ithalatı yasaklanmıştır. Türkiye bununla birlikte, sıfır atık fikrine bir adım daha yaklaşmıştır. Fakat karar daha uygulanmaya başlanmadan plastik atık yasağı geri çekilmiştir ve bu sefer gelen atıkların denetleyeceği söylenmiştir. Her ne kadar denetlenirse denetlensin, plastik atık bir ülke için hem ekonomik hem de insan sağlığı açısından bulundurulması gereken bir şey değildir. Plastik döküntülerin en görünür etkilerinden birkaçı, yüzlerce deniz türünün plastik yutması, plastikler tarafından boğulması ve plastiklerle birbirine dolanmasıdır. Deniz kuşları, balinalar, balıklar ve kaplumbağalar gibi deniz yaban hayatı plastik atıkları av sanmış; çoğu mideleri plastikle dolduğundan açlıktan ölmüştür. Bu atıklar sadece hayvanların hayatını olumsuz etkilememektedir. Musluk suyu, bira ve tuzda bulunan mikroplastikler, Kuzey Kutbu da dahil olmak üzere dünya okyanuslarında toplanan tüm örneklerde bulunmuştur. Plastik malzemelerin üretiminde kullanılan bazı kimyasalların kanserojen olduğu ve vücudun endokrin sistemine müdahale ederek hem insanlarda hem de vahşi yaşamda gelişimsel, üreme, nörolojik ve bağışıklık bozukluklarına neden olduğu bilinmektedir.


Ekosistemin bozulması demek, bir türün daha tükendiği anlamına gelmektedir. Biyoçeşitliliğe zarar verecek türde ve miktarda plastik üretimine ve kullanımına devam edildiği sürece, ulaşılmak istenilen çevreci hedefler daha da uzak kalacaktır. Türkiye ise bunu kendi açısından daha zor bir duruma düşürerek, sadece atık alımı değil, dünyanın en sağlıksız maddelerinden biri olan plastik atık alımı ile yapmaktadır. Ekonomiye katkı sağlansın diye, sahip olunmaması gereken bir politikaya sahiptir. Olumsuz etkileri çok fazla olan plastik atık alımı, umarız ki en kısa süre içerisinde kendisini olumlu ve çevre düşünür politikalara bırakır yoksa gelecekte istenmeyen durumlarla karşı karşıya kalınabilir

bottom of page