top of page
Synergy Logo TR.png

Türkiye'nin Yeşil Hidrojen Potansiyeli ve Stratejisi - Sarper Göksal


Kasım 2021'de Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olması ve 2053 karbon nötr hedefini açıklaması, başta yenilenebilir enerjinin entegrasyonu olmak üzere enerji sektöründe Türkiye için bir dönüm noktası olmuştur. 2053 yılına kadar gezegenin tamamında karbon nötrlüğünün sağlanması Paris Anlaşması'nın en önemli hedefidir. Küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin önemli ölçüde altında tutarak bu sorunu çözmek için kolektif bir çaba gerekecektir. Europe Beyond Coal Kampanyacısı Duygu Kutluay'a göre, Türkiye'nin 2053 net sıfır hedefine ulaşması için en etkili adım, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının yüzde 72'sinden sorumlu olan kömürü aşamalı olarak ortadan kaldırmak olacaktır. Gerçek şu ki, kömürün terk edilmesi ve yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının iki katına çıkarılmasıyla karbon emisyonları 2035 yılında yüzde 82,8 oranında azaltılabilir. Dolayısıyla Türkiye'nin enerji dönüşümünü sağlamak için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi ya da kullanımını artırması kaçınılmaz olacaktır. Paris Anlaşması'nın 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girmesi ve Türkiye'nin 2021 yılında anlaşmaya taraf olması, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kullanımını artırmıştır. Türkiye'de terawatt saat cinsinden yenilenebilir enerji üretimi 2016 yılında 23,8 iken 2021 yılında 62,7'ye yükselmiştir. Kısacası, Türkiye hedeflerine ulaşma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.


Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girdiği 2016 yılında Türkiye'nin nihai enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 13,2 iken, bu rakam şu anda yüzde 15'e ulaşmıştır. Türkiye yenilenebilir enerji kullanımını artırmış olsa bile, bu rakam karbonsuzlaştırma hedefi için yetersizdir. Son dönemde Paris Anlaşması kapsamındaki karbonsuzlaştırma hedeflerini gerçekleştirmek için güneş, rüzgar, hidroelektrik enerji ve diğer alternatif kaynaklara doğru bir kayış söz konusudur. Bu noktada "hidrojen enerjisi" karbonsuzlaştırma için önemli fırsatlar sunmaktadır. Hidrojen enerjisi, doğada bileşiklerhalinde bulunan hidrojenin dönüştürülmesiyle elde edilen enerji kaynağı olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle hidrojen enerjisi, hidrojen atomlarının oksijen atomlarından ayrılmasıyla elde edilir.


Hidrojen enerjisini farklı enerji kaynakları ile üretmek mümkündür. Örneğin fosil yakıtlar ile üretilen hidrojen enerjisi gri hidrojen, doğal gaz ile üretilen hidrojen enerjisi ise mavi hidrojendir. Yenilenebilir enerjiden elde edilen hidrojen enerjisi yeşil hidrojen olarak adlandırılabilir ve yeşil hidrojen, Paris İklim Anlaşması taahhütlerini uygulamak ve küresel enerji krizini çözmek için bir fırsattır.


Karbonsuzlaşma yolunda enerji dönüşümünün sağlanması ve alternatif kaynakların ikame edilmesi yadsınamaz. Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması gereği kömürden vazgeçme hedefi düşünüldüğünde, Türkiye'de tüketilen kömürmiktarı görece yüksektir. Türkiye Makine Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan bir rapora göre, 2018 yılında Türkiye'de tüketilen kömür 122 milyon ton olup, bunun 39,5 milyon tonu taş kömürü, 82,5 milyon tonu ise linyit ve asfaltittir. Buna ek olarak, Türkiye'nin kömür yakıtlı elektrik üretimi son beş yılda yüzde 39 artarak, Türkiye'yi Endonezya ve Suudi Arabistan ile birlikte kömür yakıtlı elektrik üretiminde en fazla artış gösteren üç ülkeden biri haline getirdi.


Kutluay'a göre, mevcut emtia krizi nedeniyle kömür ve doğal gaz fiyatlarındaki artışlar ve kömürlü termik santral işletmeciliğinin artan maliyetleri yenilenebilir enerjiye geçişi zorunlu kılmaktadır. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezitarafından yayınlanan "Türkiye'nin Ulusal Hidrojen Stratejisi için Öncelikli Alanlar" raporuna göre, Türkiye sahip olduğu hidrojen potansiyeli ile kömür ve doğal gazın yüksek maliyetinin üstesinden gelebilir. Türkiye'nin 45 milyar dolarlıkyatırım fırsatı sunan 1,6 milyon tonluk yeşil hidrojen potansiyeli, enerji dönüşümünü hızlandırabilir. Bu noktada, Enerji Bakanı Fatih Dönmez'e göre Türkiye'nin hidrojen enerjisine yönelik ilk stratejisi, hidrojeni mevcut doğal gaz şebekesine karıştırmak ve doğal gaz ithalat maliyetini düşürmek için kullanmaktır. Kısacası hidrojen, doğal gaz ve kömürün fahiş maliyetlerini azaltacak ve bunların yerine daha ucuz enerji sağlayacaktır.


Öte yandan, Türkiye'nin 1,6 milyon tonluk yeşil hidrojen potansiyeli Türkiye için yeni bir ihracat fırsatı yaratabilir; Türkiye, yenilenebilir kaynaklardan ürettiği yeşil hidrojeni Avrupa'ya satabilir ve ülke ekonomisi için bir gelir kaynağı oluşturabilir. Örneğin Çin, yılda 180 milyon galon benzinin yerini alacak büyük bir yeşil hidrojen projesini onayladı ve elektrik üretiminin yüzde 10'unu hidrojen enerjisinden karşılamayı hedeflemektedir. Ayrıca ABD, New York'ta 2025 yılına kadar günde 500 ton yeşil hidrojen üretecek ve yüksek ihracat geliri hedefleyen bir tesis kurmayı planlamaktadır.

Özetle, Türkiye'de sanayi, ulaştırma ve inşaat gibi sektörlerde kömür kullanımının olağanüstü yüksek seviyelerde olması hem enerji fiyatlarının hem de sektörel maliyetlerin artmasına neden olmuştur. Oysa Türkiye'nin yılda 3,4 milyon tonyeşil hidrojen üretme potansiyeli, doğalgaza harcanan ithalat maliyetlerinin azaltılması, ihracatta ülkeye gelir kapısı açılması ve Paris İklim Anlaşması taahhütlerinin yerine getirilmesi açısından son derece faydalı olacaktır. Ayrıca Türkiye, yeşil hidrojen enerji çeşitlendirmesinde önemli bir adım atarak, ihracat olanakları sayesinde bölgedeki enerji jeopolitiğindeki konumunu destekleyen yeni bir güç haline gelecektir. Örneğin, Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden taşıyan Güney Gaz Koridoru aracılığıyla hidrojenin Avrupa'ya taşınması, Türkiye'nin Avrupa enerji arz güvenliğindeki rolünün güçlendirilmesinde ve jeopolitik öneminin artırılmasında önemli bir rol oynayabilir.

bottom of page