İnsanlık tarihinde 11.yüzyıldan beri çeşitli şekillerde yapılmış olan geri dönüşümün, artı ve eksi yönleri bulunmaktadır. Çevre kirliliğinin azaltılıp yeşil bir dünya bilincinin yerleşmesi ve yeni iş sahalarının artması gibi olumlu etkiler herkesçe bilinir. Bunun yanı sıra sürecin daha fazla enerji tüketmesi ve pahalı olması gibi özellikleri ile atık toplama tesisleri bazı ülkelerin öncelikli tercihi haline gelmemektedir. Türkiye’de atık geri kazanım tesis sayısı 2018 de 2057 iken, bu sayı 2020’de 2568’e çıkmıştır. Buna rağmen geri kazanım tesislerine gönderilen belediye atık miktarı sadece %0,9 oranında artmış ve %13,2’ye ulaşmıştır.
Çevre kirliliğinin önlenmesi ve yeni nesillere daha iyi bir dünya bırakılması için yapılan her çalışma, daha iyi ve daha planlı çalışmaları tetiklese de Türkiye’nin bu durumu Almanya, İsveç ve Norveç gibi ülkelere kıyasla iyi noktada değildir. 2016'dan bu yana Almanya, geçen yıl ürettiği tüm atıkların %56,1'inin geri dönüştürülmesiyle dünyanın en yüksek geri dönüşüm oranına sahiptir. 1990'da Almanya, çöp sahası sorunlarının potansiyel artışını önlemeye yardımcı olmak için bir paketleme denetimi gerçekleştirmiştir.
Çöp sahası problemlerini önlemeye yardımcı olmak için, politika yapıcılar geliştirdikleri ambalaj atıklarından üreticileri sorumlu tutmuştur. Üreticilerin buna yanıtı, evlerden ve işletmelerden atık toplamak için dünyada ilk çoklu geri dönüşüm sistemi olan “Green Dot” uygulamasını yaratmak olmuştur. Bu iş birliği, Almanya'daki geri dönüşüm oranının 1991'de %3'ten %56,1'e yükselmesine yol açmıştır. Ocak 2019'da ülke, Alman Ambalaj Yasası'nı uygulamaya koymuştur. Mevzuatın temel amacı, ambalaj atıklarının çevre üzerindeki etkisini önlemek veya azaltmak ve ayrıca perakendecileri çevre dostu ürünlerin kullanımını teşvik etme konusunda daha sorumlu kılmaktır.
Avrupa Birliği'nin bir üyesi olarak Almanya, sürdürülebilir ürünleri norm haline getirmeyi amaçlayan Döngüsel Ekonomi Eylem Planı'na da katılmaktadır. Avrupa Komisyonu, yeni döngüsel ekonomi eylem planını Mart 2020'de kabul etmiştir. Bu, Avrupa'nın sürdürülebilir büyüme için yeni gündemi olan Avrupa Yeşil Anlaşması'nın ana yapı taşlarından biridir. AB'nin döngüsel ekonomiye geçişi, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltacak ve sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratacaktır. Ayrıca, AB'nin 2050 iklim nötrlüğü hedefine ulaşırken, aynı zamanda da biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmak için bir ön koşuldur.
Yeni eylem planı, ürünlerin tüm yaşam döngüsü boyunca inisiyatiflerini duyurmaktadır. Bu plan, ürünlerin nasıl tasarlandığını hedeflemekte, döngüsel ekonomi süreçlerini, sürdürülebilir tüketimi teşvik etmekte, israfın önlenmesini ve kullanılan kaynakların AB ekonomisinde mümkün olduğunca uzun süre tutulmasını sağlamayı teşvik etmekte ve amaçlamaktadır. Bunların yanı sıra, AB düzeyindeki eylemlerin gerçek katma değer sağladığı alanları hedefleyen yasal ve yasama dışı önlemleri sunar. Tabii, uzun süren anlaşmaların yanında, devletin öne sürdüğü kurallar ayrıca tek kullanımlık ürünleri kısıtlamakta ve ticaret bloğunda satılmayan dayanıklı malların imhasını yasaklamaktadır.
83,24 milyon nüfusuyla Almanya, 84,34 milyon nüfuslu Türkiye’nin insani atık oranları yaklaşık olarak benzer rakamlarda olacağından, %56.1 ile %13.2 arasındaki geri dönüşüm oranındaki fark barizdir. Bu nedenle, Türkiye’nin bu konuda adım atması gerekmektedir. Bütün bu oranlar içerisinde ithal alınan plastik atıklarda mevcuttur, buna rağmen oranın düşük olması Türkiye'nin bu konuda daha da gelişmesi gerektiğini göstermektedir.
Avrupa birliği üyelerinden İsveç neredeyse tüm atıklarını geri dönüştürüyor. Ancak bazı kaynaklar, bunun yalnızca ülkenin atık yakmadan enerji geri kazanımını bir geri dönüşüm biçimi olarak sayılması nedeniyle olduğunu söylüyor, bunun da “geri dönüşüm” teriminin genel kullanımına uymadığı söyleniyor. Fakat buna rağmen, ilk olarak İsveç, atıklarını enerjiye dönüştürerek karbondioksit emisyonlarını yılda 2,2 milyon ton azalmıştır. 1990 ile 2006 arasında, karbondioksit emisyonlarının %34 oranında azaldığı ve sera gazı emisyonlarının 1990 yılına kıyasla 2020’lere kadar %76 oranında düşeceği tahmin edilmiştir. İkincisi olarak ise İsveç, geri dönüşüm bilincini insanlara erken yaşlarda aşılama yöntemi kullanmaktadır. Çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren geri dönüşüm öğretilir ve bu da İsveç’te bunu bir yaşam biçimi haline getirir. Ülkenin dört bir yanındaki çocukların çöp toplamak ve çevrelerini temizlemek için toplandığı ulusal bir gün bile vardır. Öğretmenler, çocukları kendi kağıtlarını yapmak veya okullarda atık politikaları uygulamak gibi pratik faaliyetlere dahil etmek için özel eğitimden geçmişlerdir.
Sonunda herkes devreye girmiş, İsveç için geri dönüşümü kolay, erişilebilir ve kullanışlı hale getirmiştir. Herhangi bir yerleşim bölgesinden en fazla 300 metre mesafede bir geri dönüşüm istasyonu bulunabilir. Aynı Almanya da olduğu gibi insanı teşvik yöntemleri vardır: İsveç vatandaşları, yakındaki geri dönüşüm makinelerini kullandıkları için ödül olarak indirim kuponları almışlardır.
Bir ülkenin daha çevreci ve atıklarını daha düzgün toplaması için AB gibi düzenli bir örgüte ihtiyacı bulunmamaktadır. Türkiye bugün plastik atık satın alımını sonlandırıp yeterli ve planlı bir atık öğütüm gücüne ulaşarak herhangi bir ortak eylem planına dayanmadan Almanya gibi geri dönüşümde ileri bir noktaya gelebilir. Bunun yanında İsveç'in de yaptığı gibi erken yaştaki bireyleri bilinçlendirme ile en azından insanların atık ayrımı yapmaları sağlanabilir. Tüketim açlığı bir yerde düşük seviyelere getirilerek, hem geri dönüşümde hem de enerji kullanımında iyileştirmeler yapılabilir. Yaptırımların artması ve ödül yöntemlerinin kullanılması Türkiye’nin daha yeşil bir ülke olma yolunda atılması gereken adımlardan biridir. Bazı Belediyelerde ses getiren uygulamalar olsa bile, ülke çapında yeterli olmamakta, sistemlerin daha da geliştirilmesi gerekmektedir.
Comments