top of page
Synergy Logo TR.png

Yeni Bir Enerji Krizinden Önce Son Çıkış - Yaren Öztürk


Geçtiğimiz aylarda Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan ve Enerji Söyleşileri serimizin 4. bölümünde altını çizdiğimiz Avrupa’nın fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmak için bir dizi önlemi içeren REPowerEU planı yeterli gözükmüyor. Avrupa için uygun fiyatlı, güvenli ve sürdürülebilir enerji vadeden bu plan kısa vadede alternatif gaz, petrol ve kömür arayışı içerisindeyken uzun vadede Avrupa genelinde yeşil dönüşümü hızlandırarak yenilenebilir enerjiye büyük miktarda yatırımlar yapılmasını hedeflemektedir. Aynı zamanda insanların, işletmelerin ve kuruluşların bu bağlamda ellerini taşın altına koyup enerji tasarrufu yapması gerektiği belirtilen bu planın Avrupa’ya etkileri ve uygulanışı sancılı olacak gibi duruyor. Avrupa’da hava sıcaklıklarının en üst seviyeleri gördüğü bu dönemde planın uygulanması zorlaşırken hükümetler de teker teker tedbirler yayınlamaya başladılar.


Avrupa’nın bir dizi tedbir yayınlamasının asıl sebebi Kremlin'in olası bir Rusya'dan gelen gazın tamamen kesilmesinin emri halinde yaklaşık 45 milyar metreküplük bir açık vererek en soğuk kışlarından birini yaşayacak olmasıdır. Bu miktar ise Avrupa Birliği üye ülkelerinin hemen hemen her yıl Ağustos ve Mart ayları arasında tükettikleri gazın yaklaşık %15'ine denk geliyor. Avrupa’nın her yerinde etkiler aynı olmayacak olsa da şu an için büyük çaplı bir enerji krizinin en kötü senaryosuna hazırlandıkları söylenebilir. Rus gazına en çok bağımlı ülkelerde başı çeken Almanya ve İtalya'da gaz akışının kesilmesinin etkileri sanayide ve üretimde yüksek oranda hissedilecek olup evlerin ısıtılmasını da etkileyecektir. Enerji tüketimine oranladığımızda gaz tüketiminin küçük bir bölümü oluşturduğu Finlandiya ve İsveç’te ise etkiler bu kadar şiddetli olmayacaktır. Ülkelerin ne tür önlemler aldıklarını incelemeden önce Avrupa Birliği’nin gaz rezervlerinin doluluk oranının belirlenen miktarın gerisinde olduğunu söylemek gerek. 1 Kasım tarihine kadar belirlenen doluluk hedefi %80 olmasına rağmen rezervler şu anda %75 oranında dolu. Mart ayına kadar gaz ihtiyacını %15 oranında azaltacağını iddia eden Avrupa Birliği’nin şu anki koşullarda bunu ne ölçüde gerçekleştirebileceği ise tartışmalar arasında.


Ülke bazında inceleyecek olursak Fransa enerji ihtiyacının %70’ini nükleer enerjiden karşılayan bir Avrupa ülkesi olmasına rağmen önümüzdeki iki yıl içinde enerji tüketimini %10 oranında azaltmayı hedefliyor. Geçtiğimiz ay taslak halinde olan bir enerji tasarrufu planı yayınlayan Fransa, ısıtıcının ve klimanın çalıştığı mekanların kapılarının açık kalmasını yasaklayacağını ve açık bırakanlara 750€ para cezası verileceğini açıkladı. Açık havada yer alan bar, kafe ve teras gibi yerlerde de ısıtıcı ya da klima kullanımına izin verilmemesi gündemde yer alıyor. Bunun yanı sıra hükümet ülkedeki her şehri kapsayacak şekilde gece saat 1 ile sabah saat 6 arasında ışıklı reklam tabelalarının kullanımını yasaklamayı hedeflediğini belirtti. Şu an için önlem nüfusu 800.000’den az olan şehirler için geçerli ve bu da eleştirmenler tarafından yetersiz bulunuyor.


Diğer taraftan Almanya ise enerji tasarrufunu belki de Avrupa’da en çok dile getiren ve savunan bir ülke olmasına rağmen henüz etkili bir plana sahip değil. Hükümet, Ağustos ayı ile yasal olarak işleme konulacağı belirtilen düzenlemeler arasında kamu mülkü ve şirketlerde bulunan koridor ya da büyük salonlar gibi insanların çok fazla zaman geçirmediği yerlerde odaların ısıtılmaması uyarısında bulundu. Almanya’daki çoğu şehir ve eyalet yönetimi sokak aydınlatmalarını ve lambaları azaltmak ya da binalardaki sıcaklık değerlerine sınır getirmek gibi önlemler aldılar. Bu önlemler ise eleştirmenler tarafından sokak lambalarının azaltılmasının bir sonucu olarak insanların kendilerini daha az güvende hissedeceği ve gece sokağa çıkmak istemeyecekleri şeklinde eleştirildi.


Şimdilik bir plana sahip olmadığını açıklayan ve Almanya ile benzer önlemlerden bahseden İtalya, Mart ayına kadar kömürle çalışan üretimi artırarak gaz talebinin %7’sini azaltmayı hedefliyor.


Rusya’nın gaz akışını kestiği Polonya’da ise bu kışın nasıl geçeceği konusunda siyasi tartışmalar var. Evlerin nasıl ısıtılacağı konusunda halkın kendi haline terk edildiğini söyleyen eleştirmenler kömür kıtlığının yaşanabileceği senaryodan bahsederken hükümet evlere yalıtım yapılması çağrısında bulundu. Komşu ülkelerimizden Yunanistan geçtiğimiz aylarda “termostat operasyonu” adını verdiği planını açıkladı. Planda enerji tüketimini bu yıl %10, 2030 yılına kadar da %30 oranında azaltılacağı yer alıyor. Enerji verimliliğini artıracak şekilde düzenlenen kamu binalarında pencereler ve soğutma sistemleri yenileniyor. Ayrıca yaz aylarında kamu mülklerindeki klimaların 27 dereceden daha düşük sıcaklıklara ayarlanmaması ve şirket çalışanlarının kullandıkları bilgisayarları gün sonunda açık bırakmamaları önemli noktalar arasında yer alıyor. Rus gazına bağımlılığı yüksek olmasa da en radikal kararları alan İspanya ise Mart ayına kadar gaz tüketimini %7 oranında azaltmayı hedefliyor. Eleştirilerin odağında olan hükümet kararları işletmelerin ve kamu alanlarının yazın klimayı 27 derecede, kışın da 19 derecede tutmak zorunda olduğu şeklinde. İspanya genelinin sıcak hava dalgasıyla karşı karşıya olması bu kararın nasıl uygulanacağı konusunda soru işaretleri barındırıyor. Kasım 2023’e kadar yürürlükte olacak olan kararlar arasında mağazaların ısıtma sistemleri çalışırken kapılarını kapatma zorunluluğunu takiben otomatik kilitler takmaları ve vitrinlerin ışıklarının en geç 22.00’da kapatılması da yer alıyor. İşletme sahiplerinin bu karara uymamaları durumunda küçük sayılabilecek ihlaller için 60.000 € ile çok ciddi suçlar için 100 milyon € arasında para cezası uygulanacak.


2022 yılının son aylarına yaklaşırken salgın hastalıkların, iklim krizinin, su güvenliğinin ve hala savaşın konu olduğu dünyamızda güçlü hükümetler kendilerini gelecek olası krizlerden en zararsız şekilde çıkarmaya çalışıyorlar. Enerji krizinden önceki belki de son çıkışta bir dizi karar sıralanırken önlemlerin ne kadar uygulanabilir olduğu ve kararların ne kadar yeterli olduğu önümüzdeki kış sonuçlarını Avrupa’da derin bir şekilde hissettirecektir.

bottom of page