top of page
Synergy Logo TR.png

Antidepresanların Gizli Zararı - Gülce Özdilekcan


Günümüzde sağlık hizmetlerinin ne kadar ilerlediğinin ve bir kişinin ortalama yaşam süresinin uzadığının hepimiz farkındayız. Tıbbi gelişmeler sayesinde, birçok hastalık için birçok tedavi türü vardır. Piyasada binlerce çeşit ilaç bulabiliriz ve hepsi vücuttaki başka bir hastalığı iyileştirmeyi amaçlar. İlaç pazarının yıllar içinde artan ilaç talebiyle genişlediğini varsayabiliriz. Bazı ilaçlar, reçetesiz bulunan tanıdık ilaçlarken diğerleri daha fazla yan etkisi olan ve ancak reçete ile alınan ilaç türleridir. Bunlara psikoaktif ilaçlar denir. Kelimeyi ne zaman duysak, bazılarının ismini verebiliriz ve bu ilaçları günlük yaşamlarında kullanmış olan birini tanıyoruz. Ortak yan etkilerinin yanı sıra, bu konuda daha fazla araştırma ile bu ilaçların sadece insan sağlığından farklı tehlikeleri olduğu tespit edildi. Bu ilaçların üretim sürecinden başlayarak, bu ilaçların tüketim ve atık yönetimi süreci kimyasal maddelerle çevre için tehdit oluşturmaktadır. 12 yaş üstü ABD vatandaşlarının %11'inin antidepresan kullandığı düşünüldüğünde, büyük bir antidepresan üretimi ve tüketimi var.


Piyasada çok sayıda psikoaktif ilaç bulunmasına rağmen, ana çevresel tehlike son zamanlarda Fluoxetine adlı maddede bulunmuştur. En son araştırmalara göre, “Bu ilaçların ve yaygın olarak kullanılan diğer ilaçların tespit edilebilir seviyeleri İngiltere'nin kanalizasyonunda, içme suyunda, nehirlerde, kıyı sularında ve hayvan dokularında bulundu ve doğal yaşam alanları ve ekosistemler için potansiyel bir tehdit oluşturuyor.” Bu maddeler çoğunlukla su kirliliği ile ilgilidir ve genellikle kirlilik için suçladığımız üretim süreci ile sınırlı değildir. Ancak sorunun kendisi sadece fabrikasyonu yaratmamış, bu ilaçların kullanımı da soruna yol açabilmektedir. Bu nedenle, diğer çevresel tehlikelerin aksine, üretimin kendisini düzenleme yaklaşımı yeterli olmayacaktır. Bu ilaçlara yönelik artan talep, çevre için ana tehlike olarak kabul edilmektedir. Üretimin sınırlandırılması konusunda ortaya koyduğumuz diğer önerilerin aksine, ilaçlara olan talebi kontrol etmek ana çözüm olabilir.


Uzmanlar Ne Diyor?

Farklı araştırmalar ve uzmanların fikirlerini kullanarak bu sorunun çoğu zaman antidepresanlar için araştırılmadığını fark ettim. Bununla birlikte, ilaç kirliliği yaygın olarak araştırılan bir konudur. Bunun temel nedeni, psikiyatrik tedavilerde kullanılan bazı ilaçların başka ikamelerinin olmamasıdır. Tıp alanındaki uzmanlar, hastaya belirli bir psikiyatrik bozukluk teşhisi konduğunda bu ilaçların kullanılması gerektiğini düşünüyor. Yirmi yılı aşkın süredir bu alanda psikiyatrist olan Prof. Dr. Elvan Özalp ile kliniğinde görüşme şansım oldu. Ayrıca kendisi de bir çevre koruyucusu olarak, reçete edilen ilaçların yerinde kullanımı ve çevreye verdiğimiz zararın nasıl azaltılabileceği konusundaki endişelerinden bahsetti.


Uygulamasında belirli ilaç türlerini reçete ederken çok dikkatli davrandığını belirtti. Ancak, günümüzün genel psikiyatri pratiğinde genellikle durum böyle değildir. Genellikle bir halk sağlığı merkezinde bir hastaya verilen süre yaklaşık on dakikadır. Bu özellikle hekimin hastaya teşhis koyması ve daha fazla bilgi vermesi için zordur. Bu nedenle psikoaktif ilaçların aşırı reçetelenmesine ilişkin spesifik veriler olmamasına rağmen, bu ilaçların reçetesi olmasına rağmen ulaşılmasının kolay olduğunu ve bunun da ilacın kötüye kullanılmasına neden olduğunu düşünmektedir. Ayrıca COVID salgını sonrasında bir profesyonele ulaşmaya çalışan kişilerin sayısı artmış ve bu da daha fazla reçete yazılmasına neden olmuştur.


Öte yandan, ruh sağlığı sorunları için profesyonel yardım aramanın çoğu zaman yanlış anlaşıldığını düşünüyor. Tanıya bağlı olarak, bir hasta ilaç kullanmadan terapi ile tedavi edilebilir. Ancak toplumda yaygın bir düşünce terapinin hem maliyetli hem de zaman alıcı olduğu yönündedir. Bu nedenle, insanlar genellikle psikoaktif ilaçları hızlı bir çözüm olarak bulurlar ve burada doktorun ofisine giderler ve sorunlarına sadece on dakika içinde anında bir çözüm bulurlar ki bu gerçekçi değildir. Özalp, özellikle yüksek profesyonel yardım talebine ulaşmak için terapist yetiştirmenin öneminin altını çizdi. Birçok kişi ihtiyaç duysa da, her hastayı ilaçsız tedavi edecek çok sayıda terapist yoktur. Özalp ayrıca her terapistin bir hastayı tedavi etme yaklaşımı olduğunu ve birçok yaklaşımın olduğunu belirtti. Hem hasta hem de terapist sıkıntısı olduğu için dinamik psikoterapi yaklaşımı daha uygundur. Bu nedenle, çevresel bir tehlikenin önlenmesi, toplumun akıl sağlığı hastalıklarına ve tedavilerine bakış açısını değiştirerek değiştirilebilir.

bottom of page